İZMİR - İzmir Bağımlılıkla Mücadele Platformu'nun düzenlediği "Bağımlılık değil yaşam" konulu panelde bağımlılık ve bağımlılığa karşı mücadele yöntemleri tartışıldı.
İzmir Bağımlılıkla Mücadele Platformu, Alsancak'ta bulunan baro salonunda "Bağımlılık değil, yaşam" konulu panel düzenledi. Panelde konuşmacı olarak Amed Uyuşturucu ile Mücadele Platformu (Şîyar Be) Üyesi Psikolog Recep Oruç, Uzman Psikolog ve Bağımlılık Danışmanı Özlem Gülder Altuner, Halk Sağlığı Uzmanı Mehmet Zencir yer aldı. Panelin Moderatörlüğünü Bağımlılıkla Mücadele Platformu Üyesi Dilan Toprak gerçekleştirdi. Siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda yurttaşın katıldığı panele, gençlerin katılımı da dikkat çekti.
Panel, 10 Ekim Gar Katliamı'nda yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşu ile başladı.
Dilan Toprak, platformun amacına değinerek, bağımlılığın derin ve zor bir konu olduğunu söyledi. Bağımlılığın bir baş etme mekanizması olduğunu dile getiren Dilan Toprak, bu alanın çok politik ve toplumsal olduğunu ifade etti.
'SÜREKLİ ZİHİNSEL MEŞGULİYETİ'
Özlem Gülder Altuner, bağımlılığın etkilerinden bahsederek, bağımlılığın sadece bir maddenin etkisinden ibaret olmadığını belirterek, "Sürekli zihinsel bir meşguliyet söz konusu. Kişi madde ve davranışla ilgili ciddi bir can çekme yaşıyor. Bu haliyle kişi sorumluluklarını aksatmaya başlıyor. Kişi, zaman içerisinde rutinlerini ihmal etmeye başlıyor. Artık o aktiviteler ona keyif vermiyor ve parası da yetmiyor. Bununla beraber sosyal ve kişiler arası sorunları da beraberinde getiriyor. Bunlar pek çok olumsuz psikolojik ve bedensel sonuçları ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla tüm bu bedensel ve psikolojik sorunlar yaşadığı halde kişi bağımlılık durumuna devam eder" dedi.
'BAĞIMLILIK BİR BEYİN HASTALIĞI'
Bağımlılığın aşamalarını ve belirtilerini sayan Özlem Gülder Altuner, "Madde bağımlılığı hem biyolojik hem sosyolojik hem de sosyal etkilerin iç içe girdiği bir süreç. Bağımlılık aslında bir beyin hastalığı. Bu hastalıkta da diğer hastalıklarda olduğu gibi tedavi ve anlayış gerekiyor. Teknolojinin gelişimiyle bunlar hayatımızın tam ortasına girdi. Dijital çağın en büyük sıkıntısı, bu tür bağımlılığın fark edilmemesi. Bu durum bağımlılığın normalleşmesine zemin hazırlıyor. Bağımlılık sevdiklerimizden, hayattan bir kopuş. Bir kişi bağımlı olduğunda hayatın her alanında bir örümcek ağı gibi uzantılar oluyor. Burada kişinin yeni bir aidiyet, bir bağ kurma ihtiyacı oluyor. Bu süreç bir hastalıktan kurtulma değil, yeni bir yaşam biçimi inşa etmek anlamına geliyor" diye konuştu.
'DEVLET MADDEYİ BİR SOSYAL KONTROL OLARAK KULLANIR'
Daha sonra konuşan Halk Sağlığı Uzmanı Mehmet Zencir, bağımlılık sorunlarının politik olduğuna dikkat çekerek, "Madde bağımlılığı 5 yaş üzerinde ciddi bir problem. Madde bağımlılığı küresel olarak artıyor. 10 yılda yüzde 23 oranında bir artış olmuş küresel olarak. Türkiye'de tütün, alkol ve madde kullanımında ciddi bir artışın olduğunu görüyoruz. Bağımlılığa en çok gösterilen nedensellikler sırasıyla siyasal nedensellik, sosyal nedensellik, epidemiyolojik nedensellik, tıbbi - biyolojik nedensellik, ekolojik nedensellik. Bağımlılığı, Türkiye ve Kürdistan'da bir özel savaş politikası olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Devlet maddeyi bir sosyal kontrol olarak kullanır. Devlet aslında bir şekilde madde kullanımını istiyorsa arttırır ya da azaltır. Bunların tümü birlikte oluyor, birbirinden ayırma şansımız yok" diye belirtti. Zencir, devletin konuya dair eğitim verdiğini fakat çözüm ve iyileştirme oranını paylaşmadığını söyleyerek, mücadelenin öznesinin toplumun, emek ve demokrasi güçlerinin ile gençler olması gerektiğini ifade etti.
'SAVAŞ VE ÇATIŞMA TEMEL ARGÜMANIMIZDI'
Amed Uyuşturucu ile Mücadele Platformu (Şiyar Be) Üyesi Psikolog Recep Oruç, Amed'de Şiyar Be platformunu kurarken önlerine en az 15 yıllık bir plan koyduklarını aktardı. Oruç, "Biz uyuşturucunun daha çok sosyal yönüne yöneldik. Bizim için dil, eğitim sistemi, aile yapısı, mekan, kent çok önemliydi. 90'lardan sonraki köyden kente göçmeyle birlikte Amed'de çarpık bir kentleşme var ve uyuşturucu burada yoğunlaştı. Çalışmalarımızı yerel yönetimlere ilettik. Bizim temas kurduğumuz yerel yönetimlerde bir sınırlılık var. Bir proje götürdüğümüzde onu aylarca yasal çerçeveye oturtma tartışmaları var. Bu yüzden yerel yönetimlerin demokratikleşmesi burada önemli. Yerel yönetim algısının değişmemesi böyle handikapları karşımıza çıkarabilir. Son olarak savaş ve çatışma bizim gündeme koyduğumuz temel argünamızdı. Sadece maddenin kullanıldığı yer sosyo-ekonomik seviyesi düşük olan yerler değil. Sosyo-ekonmik yönü yüksek olanlar da düşük olanlar da madde kullanıyor. Sosyo-ekonomik yönünün düşük olan mahalleyi damgalamaktan da korktuk" dedi.
'SİSTEMDE KIPIRDANMA OLDU ŞÎYAR BE DOĞRU YOLDA'
Uyuşturucuya karşı düzenledikleri yürüyüşlerde aileler ile etkileşim içine girdiklerini söyleyen Oruç, "Biz uyuşturucu dediğimizde salt maddeye bağlamayalım. Yemekten, dijitale, fuhuşa kadar her alanda dokunmak gerekir. Birçok yerde uyuşturucu kullanma yaşı çok düşmüş durumda. Okullarda uyuşturucu kullanımı var. Yaptığımız araştırmalarda maddeyi kullanan gençleri tiyatro ve sinemalara gitmiyor. Daha çok müzik dinliyorlar. Bu müzikler de daha çok rap ve arabesk. Biz 'maddeye özendirmeyen bir müzik yapılabilir mi?' gibi bir talepte bulunduk ve kültürdeki arkadaşlarla ortak bir çalışma yapabilir miyiz diye düşündük. Bu seneki planlarımızda aile ziyaretlerimiz olacak. Bizim yapabildiklerimiz, dokunduğumuz noktalar bunlar. Bizim bu çalışmalarımızdan sonra sistemde de bir kıpırdanma oldu. Bunu görünce Şiyar Be'nin doğru yolda olduğunu gördük" şeklinde konuştu.
Panel, soru cevap kısmının ardından sona erdi.