ERZIROM – Cezaevinde fens tellerine zarar verdikleri iddiasıyla 5 tutsak hakkında, "kamu malına zarar vermeden" ceza istendi.
Erzurum Dumlu 2 No'lu Cezaevi'nde koğuş pencerelerine takılan fens tellerine zarar verdikleri iddiasıyla tutsaklar Cihan Gökalp, Hikmet Ataman, Hüseyin Atak, Metin Yılmaz ve Ramazan Kaya hakkında açılan "kamu malına zarar verme" davasının duruşması görüldü. Erzurum 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutsakları hazır bulundu, avukatları ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Tutsaklar, iddialara karşın savunmalarını Kürtçe yaptı.
Cezaevindeki ihlallere işaret eden tutsak Metin Yılmaz, pencerenin tellerle kapatılmasını söz sağlığına zarar verdiğini belirterek, "Bu kafes, havanın koğuşa girmesini engelliyor. Sağlık konusunda çok zararları oluyor. Pencerenin önüne koyulan fens teli onuruma dönük saldırıdır. Ben insanım. Kafesi kesme nedenim eylem değil, nefes almam içindi. Ben suç işlemedim, suçu işleyen cezaevidir. Başka bir koğuşa kafes önüme koysalar, onu da keseceğim bilsinler" diye konuştu.
'KAFES UYGULAMASI HUKUKA AYKIRI'
Tutsak Hikmet Ataman "Bizim bunu çıkarmamız neden dava konusu oldu? Biz bunun ayrımcılık olduğunu düşünüyoruz" dedi.
Adli ve tarafsız olarak nitelendirilen koğuşlarda da tellerin söküldüğünü ama dava konusu olmadığını dile getiren Ataman, "Burada ikililik var. Biz bu kafes uygulamasının hukuka aykırı olduğunu düşünüyoruz ve kafesin kesilmesini suç olarak görmüyoruz. Bu hukuka aykırı uygulamaların son bulmasında belki de sizin vicdani kanaatiniz yol gösterici olacaktır" ifadelerini kullandı.
'SAVCI İŞKENCENİN ORTAĞI OLDU'
Cihan Gökalp ise, “Mahkeme eğer bu durumun insanlığa, hukuka aykırı olduğu yönünde karar vermezse, mahkemeniz cezaevinin yapmış olduğu hukuka aykırı işkencenin ortağı olacaktır. Pencere önündeki kafesi ben söktüm. Ama niye söktüğümü sormaya ihtiyaç var. Bu kafes uygulaması tamamen hukuka ve insanlık onuruna aykırı bir uygulama" diye belirtti.
Nefes almak için her şeyin meşru olduğunu söyleyen Gökalp, "Bu kafes oksijenin geçmesini engelliyor. Bu kafesten dışarıya baktığımda gözlerim ağrıyor. Gözlerim artık uzağı iyi görmüyor. Kafesler işkencedir, onun için hangi koğuşa gidersem gideyim, o kafesleri sökeceğim. Cezaevi yönetiminin uygulamaları insanlık dışı uygulamadır" şeklinde konuştu.
‘KİMSE SORUMLULUK ALMIYOR’
Savunma yapan Ramazan Kaya, tellerin sökülmesi için başvurdukları Adalet Bakanlığı'nın cezaevi idaresini işaret ettiğini belirterek, "Adalet Bakanlığı'nın bu cevabını biz idareye verdik, idare de sorumluluğu almıyor. Kimse bu hukuk dışı uygulamaya karsı sorumluluk almıyor. Bu kuyu tipi cezaevi, bu kafesler, tüm bu işkence uygulamaları bizim Kürt olmamızdan kaynaklıdır. Bizim gibi siyasi tutsaklar dışında başka kimseye böyle soruşturma açılmış mıdır? Biz bu insanlık dışı uygulamayı, işkenceyi, hukuka aykırı tutumu asla kabul etmiyoruz. Bu sebeple bu uygulamaları nereye gidersek kabul etmeyeceğim. Başka koğuşta bu kafesleri yine keserim" diye konuştu.
Hüseyin Atak da, uygulamanın Kürt kimliklerinden kaynaklı olduğunu vurgulayarak, "Kafesi ben de kestim, bu insan onuruna aykırı uygulamayı kaldırmak için bir daha olsa bir daha yaparım" dedi.
Sonrasında söz alan avukat Yusuf Çakas, "Fiili yargılayacaksınız, ama vicdani kararınız belki de bu yargılamada emsal olacak. Bir mahkemenin özellikle işkenceye dönüştürülen, tecrit altına alan, kişiyi toplumsal olmaktan uzaklaştıran, tekleştiren ve yasal olmamasına rağmen uygulanan bu uygulamaya karşı vereceğiniz karar emsal olacak, şimdiki sürece denk düşecek ve bu tür uygulamaların önünü alacak" diye konuştu.
Savunmaların ardından iddia makamı, "kamu malına zarar verme" iddiasından cezalandırma talebinde bulundu.
Mütalaaya karşı savunma yapmak üzere süre talebinde bulunan avukat Çakas'ın talebini kabul eden mahkeme, duruşmayı 17 Ekim'e erteledi.