'Nesnellik, iktidarı adım atacak noktaya getirecek' 2025-08-07 09:13:53   İSTANBUL - İktidarın tutsaklar, Abdullah Öcalan, kayyımlar meselesinde adım atmaktan kaçındığını belirten EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, "Ama Nereye kadar kaçacak? Nesnellik bu adımları atacak noktaya getirecektir" dedi.    Kürt sorunun çözümüne yönelik yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendiren Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, Kürt sorununun siyasi, sosyolojik temellerinin kabul edilmesine olumlu baktıklarını belirtti. Sorununun Türkiye'nin en üst idaresi olan Meclis'te konuşulmasının en uygun yer olduğunu dile getirerek Öztürk, "Komisyonda olaylara sağdan bakan, hakların isteklerini dikkate almayan yaklaşımlar söz konusu olacaktır. Ama orada Kürt hareketi de sosyalistler de olacaktır. CHP'lilerin de demokrasiden yana bir tutum alması düşünülebilir. Komisyonda demokrasiden yana bir ağırlık oluşabilir. Ne dersek diyelim sonuçta meseleye bir yerden başlamak gerekiyor" diye konuştu.    'HÜKÜMET İLK ÖNEMLİ ADIMI ATMAMAKTA DİRENİYOR'   Kürt siyasi hareketinin attığı teşvik edici adımların sürecin ilerlemesi için ortaya koyduğu adımlar olduğunu söyleyen Öztürk, "Dolayısıyla karşı taraf dikkate almak zorundadır. Kürt hareketinin attığı adımları boşu boşuna oluyor diye düşünmemek lazım. Siyasettir bu. İktidarın adım atması için bir adım atılıyor. Kürtler sorunun çözümünde biraz daha fedakârlık yapmak zorunda kalıyor. Savaşta olmaktan daha iyidir. Hükümet tarafı bir sıkışmışlık içerisindedir. İlk önemli adımı atmamakta direniyor. Örneğin, cezaevinde haksız yere tutulan bütün insanların serbest bırakılması, Sayın Öcalan'ın iletişim kuracak, siyaset tartışacak şekilde koşullarının düzeltilmesi, kayyım atanan yerlerden kayyımları geri çekmesi gibi önemli büyük adımlardan biri atılmış olsa bu belirgin bir adım olur. İktidar şimdilik bu adımları atmaktan kaçınıyor, ama nereye kadar kaçacak? Nesnellik bu adımları atacak noktaya getirecektir. Sonuçta Kürt halkına yönelik büyük haksızlıklar var. İktidar ilk adımı attığında bence diğer adımları atmamanın bir manası kalmayacak. Örneğin kayyımları geri çekti, ancak 'cezaevindeki tutsakları bırakmıyorum' demesinin bir anlamı kalmayacak ve onu da yapmak zorunda kalacak" ifadelerini kullandı.     'İKTİDAR HEDEFLERİNİ HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞACAKTIR'   AKP ve MHP'nin devlet içinde kapsamlı bir güç olduğunu vurgulayan Öztürk, "Bu güç, hükümetini sürdürmenin hesabını yapar, diğer partileri geriye düşürmeye çalışır, bazı demokratik prensipleri hayata geçirmemeye çalışır. Bu ekiple karşı karşıya gelip masaya oturuluyor. Tarih de böyledir. AKP ve MHP gibi bir politik kesimle oturmak zorunda kalınabilir. Ulusal bir sorun olan Kürt sorunu var. Bunu görüşmek için ülkede iktidar olan güç dışında kiminle görüşülecek? Hükümet elbette iktidarını sürdürmeye çalışacaktır. Bu mücadele meselesidir. O anlamıyla bir denge oluşturulmaya çalışılacaktır. DEM Parti ve sosyalist güçler bu komisyonda barışı ve demokrasiyi sağlamaya, işçi sınıfının haklarını almaya çalışacak. Bu becerebilirse barış, emeğin hakları ve demokrasi yönünde bazı kazanımlar elde edip, iyiye doğru ilerleme sağlayacağız. İktidar da kendi hedeflerini hayata geçirmeye çalışacak. Gerekli çabalar gösterilmezse eleştirdiğimiz bazı durumlar ortaya çıkacaktır. 'Ben böyle bir masada mücadele vermem' demek mümkün değildir. Çünkü başka türlü siyaset yapılamaz. O zaman 'görüşmede olmasın, komisyonda olmasın, Kürt meselesi de görüşülmesin bu anlamıyla AKP ile muhatap olmayalım' denilmiş olur. AKP ile muhatap olunmayacaksa Kürt sorunu nasıl çözülecek? Nihayetinde mevcut hükümetle görüşülecek. DEM Parti sürece yaklaşımında barışı ve demokratikleşmeyi eş olarak kullanıyor. Barışla Türkiye'nin demokratikleşebileceğini dile getiriyor" diye konuştu.    'MÜCADELE ETMEK DURUMUNDAYIZ'   Demokrasi, barış ve işçi sınıfının haklarını kazanmasından yana olan herkesin sürece dahil olması gerektiğini belirten Öztürk, "Bence, 'hükümet tarafından gelmiş olan teklifi dikkate almam ve böylelikle hiçbir şeye bulaşmadan çok düzgün tavır almış olurum' demek çok yanlıştır. Böyle bir siyaset olamaz. Mecburen gerilime ve tartışmaya girmek zorundayız. Tabii ki iktidarın süreçten güçlenmemesi için mücadele vermek durumundayız. Süreçten halkların, işçi sınıfının kazanım elde etmesini sağlamaya çalışmak durumundayız. Eğer bu yönde hareket edersek sonuç alabiliriz. Karşı taraf da bizimle bir denge kurmaya çalışıp bizi sıkıştırmaya çalışacak. Örneğin Erdoğan, 'AKP, MHP ve DEM Parti ile olumlu bir ittifak kurduk' dedi. DEM Parti de 'Biz sadece barış görüşmeleri yapıyoruz, böyle bir ittifaktan söz edilemez' dedi. Bu bir hamledir. DEM Parti bunu dememiş de olabilirdi ve o zaman yanlış yapmış olurdu. Ama kendisini ayırdı. Dolayısıyla Erdoğan'ın bu hamlesini kendisine göre çözerek bir mesafe koydu. AKP ile görüşmeye gidiyor. Devlet Bahçeli ile görüşmeye gidiyor. Ama görüşmeye gitmek ayrı bir ittifak olması ayrıdır demek istiyorum. Siyasette bunlar olağandır" şeklinde konuştu.    Öztürk, komisyonda AKP'nin sayısal çoğunluğunun olmasının komisyonda olumsuz bir etki olduğunu, ancak komisyonun aynı zamanda bir mücadele alanı olduğunu kaydederek, "Parlamentoda da çoğunluk var. Komisyonda da çoğunluk var, ama CHP'nin de tutumuyla nitelikli çoğunluk olması gerektiği söylendi. Nitelikli çoğunluğun kabul edilmesi bile bu ülkede demokratik bir düzeydir. Bu ülkede seçilmiş bir belediyeye bile kayyım atanıyor. Demokrasi seviyemiz bu düzeydedir. O açıdan nitelikli çoğunluğu kabul etmek bile bir düzeydir. Biz Kürt meselesinin ne kadar zor çözülebilir olduğunu bütün toplum olarak yaşadık. AKP, MHP tarafı için de geçerli. Onlar da sadece ellerini kaldırmış olarak bu konuyu çözemezler. Çözecek olsalar çoğunluktaydılar ve bugüne kadar çözmüş olurlardı. Eninde sonunda bir anlaşma noktası bulunmak istenecektir. Hakkâri'de Mardin'de mesele çözülsün denildiğinde, Şişli'de de çözülsün denilecektir" diye belirtti.    MA / Melik Çelik