İHD’den Dêrsim’deki ekolojik talana karşı ortak mücadele çağrısı

DÊRSİM - Dêrsim’de yapılan doğa tahribatlarına dikkat çeken İHD, herkesi ekolojik mücadelede dayanışmaya çağırdı. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Dêrsim Şubesi, maden projeleri, HES inşaatları, orman tahribatı ve çevre kirliliği nedeniyle kentte artan ekolojik yıkıma dair dernek binasında açıklama yaptı. 
İHD Dêrsim Şube Eşbaşkanı Nurşat Yeşil, doğal varlıklar, kutsal ve yaşam alanlarının ticari çıkarlar uğruna sistematik biçimde yok edilmesine tanıklık ettiklerini ifade etti. Nurşat Yeşil, “Bugün Sekasur, Hozat (Xozat), Ovacık (Pulur), Cevizlidere, Sin, Geyiksuyu, İksor (Sarıtaş) ve Pilemûriye (Pülümür) başta olmak üzere kentin birçok bölgesinde doğa, sermaye odaklı projelerle kuşatılmış durumda. Sekasur bölgesinde köylülerin karşı çıkmasına rağmen ormanlık alana çöp tesisi yapılmak istenmekte, aynı bölgeye maden ruhsatı verilmiş durumda. Sultan Hıdır ve Ağuçan ziyaretlerinin ortasında, binlerce köylünün su kaynağını barındıran bu bölgede yapılacak her türlü müdahale, sadece çevreyi değil inanç alanlarını ve kültürel mirası da tehdit etmektedir” dedi. 
 
KUTSAL ALANLAR HEDEFTE
 
Köylülerin direnişinin yaşam hakkının savunulması açısından büyük bir önem taşıdığını belirten Nurşat Yeşil, Pilemûriye ilçesindeki Hel Dağı ve Bağırpaşa Dağı’nda yürütülen maden çalışmalarının, kutsal kabul edilen alanlarda ve çok sayıda akarsuyun kaynağında sürdürüldüğüne dikkat çekti. Nurşat Yeşil, “Pülümür halkı için kutsal sayılan bu dağlarda süren madencilik faaliyetleri, sadece doğayı değil, bölgenin ekolojik dengesini, kültürel belleğini ve toplumsal dokusunu da tahrip etmektedir” diye konuştu.
 
‘KÜLTÜREL BELLEK YOK EDİLİYOR’
 
Çemîşgezek’te kaçak şekilde yapımına başlanan Hidroelektrik Santrali’nin (HES) inşaatına dair mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildiğini hatırlatan Nurşat Yeşil, “Bu doğayı ve hukuku savunan herkes için önemli bir kazanım ancak aynı zamanda bu kararın, hukukun ne kadar geç devreye girdiğini, tahribatın büyük kısmı yaşandıktan sonra adaletin tecelli ettiğini gösteriyor” dedi.
 
ALİBOĞAZI TEHDİT ALTINDA
 
Aliboğazı bölgesinde yapılmak istenen HES’in hem inanç kültürünü hem de ekolojik dengeyi tehdit ettiğini belirten Nurşat Yeşil, “Doğal yapısı, zengin biyolojik çeşitliliği ve kutsal kabul edilen mekanlarıyla Aliboğazı; Dêrsim’in doğasıyla insanı arasındaki kadim ilişkinin simgesidir. Bu alanda yürütülecek herhangi bir HES projesi, hem doğayı hem de kültürel belleği tahrip edecek sonuçlar doğuracaktır. Sütlüce bölgesinde yapılmak istenen katı atık tesisi, bölge halkının rızası olmadan planlanmış olup halkın yoğun itirazlarıyla karşılaşmıştır. Bu durum, çevre politikalarının yerel halkın katılımı olmadan yürütülmesinin yarattığı demokratik ve ekolojik sorunların bir örneğidir” diye konuştu.
 
İNSAN HAKKI İHLAALİ 
 
Dêrsim’de ekolojik yıkımın planlı, çok yönlü ve kalıcı hale getirilmeye çalışıldığını, bu projelerin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda insan hakları ihlali boyutunda olduğunu vurgulayan Nurşat Yeşil, “Birçok bölgede sondaj faaliyetlerinin halktan gizlendiği, Maden ruhsat alanlarının genişletildiği, ormanlık bölgelerde ağaç kesimlerinin hızlandığı, HES ve baraj projelerinin yerel halkın katılımı olmadan yürütüldüğü, köylülerin yaşam alanlarını savundukları için baskıya maruz kaldığı tespit edilmiştir” dedi. 
 
EKOLOJİK MÜCADELEYLE DAYANIŞMAYA ÇAĞRI
 
Ekolojik yıkımın yalnızca çevreyi değil, kadınları, çocukları, köylüleri, hayvanları ve tüm canlı yaşamını doğrudan etkilediğini söyleyen Nurşat Yeşil,  Dêrsim’in doğasının, tarihinin, kültürünün ve toplumsal hafızasının bu saldırılarla birlikte geri dönülmez biçimde tahrip edildiğini dile getirdi.   
 
Yetkilileri, ilgili bakanlıklar ve kamu kurumlarına çağrıda bulunan Nurşat Yeşil sözlerini şöyle tamamladı: “Maden ve HES projelerine dair tüm ruhsatları iptal etmeye, bölge halkının yaşam alanlarını korumaya, ekolojik ve kültürel miras alanlarını koruma statüsüne almaya, yerel halkın onayı olmadan hiçbir projenin uygulanmaması için yasal düzenleme yapmaya çağırıyoruz. Ayrıca tüm demokratik kurumları, meslek odalarını, çevre örgütlerini ve kamuoyunu Dêrsim’deki ekolojik mücadeleyle dayanışma göstermeye davet ediyoruz. Bu mücadele yalnızca Dêrsim’in değil, tüm yaşam savunucularının ortak mücadelesidir.”