HABER MERKEZİ -Avrupa Konseyi’nin “umut hakkı"na dair tutumunun zayıf olduğunu belirten EUTCC Başkanı Kariane Westrheim, “Komite, Türkiye'yi harekete geçmeye çağıran güçlü bir dil geliştirmelidir” dedi.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) 15-17 Eylül tarihlerinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Hayati Kaytan, Civan Boltan ve Emin Gurban’ın “umut hakkı”nın sağlanmasına dair Türkiye’nin adım atıp atmadığını değerlendirdiği İnsan Hakları Toplantısı üçüncü gününde.
Avrupa Birliği Türkiye Sivil Komisyonu (The EU Turkey Civic Commission-EUTCC), AKBK, AK ülke temsilcilerine, İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve daimi temsilcilerine "umut hakkı" kararına ilişkin 9 Eylül’de mektup gönderdi.
Avrupa Birliği Türkiye Sivil Komisyonu (EUTCC) Başkanı Prof. Kariane Westrheim’ın imzasını taşıyan mektupta, Türkiye'nin Komite'ye sunduğu son eylem planını ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların “umut hakkı”ndan muaf tutulduklarına dair tutum hatırlatıldı. Kariane Westrheim, Türkiye’nin kararı uygulaması için harekete geçmeye çağırdı.
Kariane Westrheim Komite’nin toplantısına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
Kariane Westrheim, Türkiye’nin komitenin vereceği kararı uygulamaması halinde bazı yaptırımların olacağını belirterek, Komite’nin kararı mahkemeye geri göndererek ihlal prosedürünü uygulayabileceğini de belirtti. Kariane Westrheim, “İhlal prosedürü, Avrupa Komisyonu'nu üye devletlerin AB (Avrupa Birliği) hukukunu doğru bir şekilde uygulamalarını sağlamak amacıyla önce resmi bir bildirim mektubu gönderdiği, ardından da ihlalin devam etmesi halinde gerekçeli bir görüş bildirdiği bir süreç anlamına gelmektedir. Eğer üye ülke, örneğin Türkiye, bu karara hala uymazsa, Komisyon davayı mahkemeye, örneğin mali cezalar uygulayabilecek olan AB Adalet Divanı'na havale edebilir” dedi.
‘KOMİTE’DEN ÇOK AZ EYLEM GÖRÜYORUZ’
Komite’nin bu kez Türkiye’nin belirli adımlar atması için net tarihler belirlemesinin çok önemli olduğunu kaydeden Kariane Westrheim, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ilişkin yasaların, “şartlı” salıverme ya da yargı kanunu veya incelemesini içerecek şekilde değiştirilmesi, yasada bazı özel değişikliklerin yapılması gibi adımların atılması örneklerini verdi. Kariane Westrheim, “Ancak şu ana kadar Komite’den çok az eylem ve çok zayıf bir dil görüyoruz. Bakanlar Komitesi, taleplerin arkasına güç koymaya ve siyasi güç göstermeye istekli olmalıdır. Türkiye'yi harekete geçmeye çağıran daha güçlü bir diplomatik dil kullanılabilir” diye konuştu.
‘ÜYELİK SÜRECİ TAMAMEN DURABİLİR
Türkiye’nin, komitenin tavsiyelerine uymamasının geniş kapsamlı sonuçlarına da değinen Kariane Westrheim, “Örneğin Türkiye'nin oy hakkını kaybetmesi ya da daha da vahimi Avrupa Konseyi üyeliğini kaybetmesi gibi siyasi sonuçları olabilir. Türkiye'nin 2014 yılında mahkeme kararına uymamasının, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını gösterdiğini belirtebiliriz. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde hem ekonomik hem de siyasi ve diplomatik müzakereler açısından ciddi sorunları olabilir. AB-Türkiye üyelik süreci de tamamen durabilir” diye belirtti.
‘ÇAĞRI YAPMAK YETERLİ DEĞİL’
Kariane Westrheim, bu aşamada Bakanlar Komitesi’nin tutumunun zayıf olduğunu belirterek, “Eğer güçlü değillerse neden bir Bakanlar Komitesi’ne ihtiyacımız var? Türkiye'yi sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararına ya da bir yıl önce Bakanlar Komitesi tarafından yapılan tavsiyeye uymaya çağırmak yeterli değildir. Komite, bu kez olası tedbirleri uygulanması noktasında baskı yapması gerekiyor. Türkiye’nin 27 Haziran’da Komiteye sunduğu eylem planında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan mahkumların ‘umut hakkından’ yararlanamayacağını hatırlattı. Komitenin vereceği ara kararın yine uygulanmaması ihtimali bulunuyor. Türkiye yasayı değiştirmeye söz verse bile, uygulamanın hem mahkeme yoluyla, hem cezaevi idaresinde, hem inceleme mekanizmalarında, hem de bu tür süreçlerde uygulanacak diğer birçok organda zaman alacağını biliyoruz. Ayrıca, yasal zorluklar ve siyasi direnç olacaktır. Belki pek çok kişi buna karşı çıkacak ve bir şekilde süreci durdurmaya çalışacaktır” ifadelerini kullandı.
‘ÖCALAN’IN ROLÜ TARTIŞILMAZ’
Komitenin yaptırım gücünün sınırlı olduğunu ifade eden Kariane Westrheim, “Bu süreçte, şu anda olduğu gibi, acil eyleme ihtiyacımız var. Çünkü PKK ve gerillalar ellerinden geleni yaptı. Türkiye’nin sürece karşı ise adımları çok zayıf. Sayın Öcalan'ın çağrıları, PKK'nin feshi ve silahsızlanmaya yönelik farklı çağrıları ve hem PKK'nin hem de savunma güçlerinin bu konudaki duyarlılığı göz önüne alındığında, Sayın Öcalan'ın bu süreçteki rolü tartışılmaz. Sayın Öcalan'ın çağrıları, yetkililerin ilk diyalog girişimine yanıt olarak geldi. Dolayısıyla gelecekteki bir sürecin gerçeğe dönüşmesi için Sayın Öcalan'ın özgür koşullara sahip olması gerekir. İşte bu noktada umut hakkının hayata geçirilmesi büyük önem kazanıyor” dedi.
RADİKAL DEĞİŞİKLER’
Türkiye’nin sık sık diyalog ve kardeşlikten söz ettiğini ancak şu anda sessiz kaldığını ve açıklamalarıyla çelişkili bir şekilde hareket ettiğini belirten Kariane Westrheim, “Şu an bir komisyon bundan sonraki süreç için ilkeler belirlemek üzere çalışıyor. Onların tavsiyelerinden ne çıkacağını göreceğiz. Kürtler barışçıl bir çözüm istiyor. Ancak Erdoğan'ın ve AKP-MHP'nin politika yaklaşımında radikal değişiklikler olursa ve umut hakkının tanınması için Sayın Erdoğan da buna katkıda bulunabilir” şeklinde konuştu.
‘MÜCADELEYE DEVAM ETMELİYİZ’
Komitenin toplantısında bulunmadıkları için hangi üyelerin ara kararın arkasında ya da karşısında durduğunu bilmediklerini söyleyen Kariane Westrheim, “Dünya çapında pek çok girişim var. Nobel ödüllü 88 kişinin girişimlerini görüyorsunuz; Avrupa Birliği'ne, Bakanlar Komitesi'ne, Avrupa Konseyi'ne, Erdoğan'ın kendisine çağrıda bulunuyorlar. Ancak şu ana kadar Türk devletinden herhangi bir yanıt gelmedi. Bence yapabileceğimiz tek şey pes etmeden mücadeleye devam etmek. Kim bilir belki kısa bir süre içinde ya da uzak bir gelecekte bir şeyler olacak. Ve umarım bu Kürt halkının lehine olur” dedi.
MA / Hîvda Çelebi