Duran Kalkan: Sıra Türkiye’de, tek kurtuluş yolu Önder Apo’nun çözümünde

img
HABER MERKEZİ - Duran Kalkan, İsrail’in İran’a karşı savaşıyla birlikte sıranın kuşatılan Türkiye’ye geldiği uyarısında bulunarak, “Tek yol Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi. Önder Apo'nun önerdiği çözümler tek kurtuluş yolu” dedi. 
 
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi üyesi Duran Kalkan, Medya Haber Tv’de katıldığı özel programda gazeteci Hoşeng Yılmaz’ın gündemdeki gelişmelere dair sorularını yanıtladı. Duran Kalkan, Barış ve Demokratik Toplum süreci, Türkiye’nin Zap ve Metîna’ya yönelik devam eden saldırıları ve İsrail-İran Savaşı’na dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘İMRALI’DA DİYALOGUN ÖTESİNDE BİR DURUM YOK’ 
 
İlk olarak Barış ve Demokratik Toplum sürecinde gelinen aşamaya dikkat çeken Duran Kalkan, “İmralı’da son bayram görüşü oldu. Basına yansıdı, öğrendik. İlk defa 27 yıl sonra çocuklarla görüşme yapabildi. Önder Apo, sözünü tuttu. ‘Yaparım’ dediklerini yaptı. Çağrı yaptı, partiyi yönlendirdi, parti kongresi oldu. PKK’nin feshi ve silahlı mücadele stratejisinin sona erdirilmesi kararlaştırıldı. Bunlar açık bir durum, kamuoyuna belgeler açık olarak da yayınlandı. Önder Apo’nun çağrısına PKK uydu ve uyguladı. Sözünün gereklerini yerine getirdi. Fakat İmralı’da bir değişiklik oldu mu? 23 Ekim 2024 öncesinde hiçbir görüşme yaptırılmıyordu. Hiçbir hukuk, kanun, hak yerine gelmiyordu. İşlemiyordu. Hukuk yoktu, kanun yoktu. Tamamen keyfi, siyasi bir yönetim bir rehine tutumu vardı. Ondan sonra bu değişti mi? Evet bazı görüşmeler oldu. Önder Apo’nun mesajları bu görüşmeler sonucu dışarı yansıdı. Zaten bir de diyalog durumu oluştu. Mevcut haliyle anladığımız kapsamda, İmralı’daki durum diyalogun ötesine geçmiş değil. Bir tartışma diyalogu var, ondan öteye herhangi bir şey yok. İmralı’daki değişiklik de bu görüşmeler çerçevesinde. Şimdiye kadar olanlar aslında hukuken diğer cezaevlerinde yapılanların bir benzeriydi, daha da eksik bile uygulandı. Tamamı da uygulanıyor değildir. Bu bakımdan bir değişiklik, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün gerçekleşmesi yönünde bir gelişme yoktur. Bunun altını çizmek lazım. Yapılan DEM Parti Heyeti’nin görüşmeleri ile bu çalışmalar oldu. Bu diyalog düzeyinde sürdü. Onun ötesinde herhangi bir müzakere durumu zaten yok. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü düzeyinde herhangi bir durum yok. Böyle bir girişim de yok” şeklinde konuştu. 
 
‘MECLİS’TE GİRİŞİM YOK, TEMENNİ İFADE EDİLİYOR’ 
 
Meclis’in sorumluluklarına işaret ederek gereklerini yapmadığını dile getiren Duran Kalkan, “İşte Meclis görev üstlenecekti, kanun çıkaracaktı… Paket kanunlar çıkardılar. İstediği kanunu demek ki mevcut iktidar, AKP-MHP birliği çıkarabiliyor. Fakat örneğin, bütün bunlara ilişkin hiçbir girişim bile olmadı. DEM Parti yönetimi, parti yöneticileriyle birkaç defa görüştü. Hep temenni ifade edildi. Güya destek veriliyor. Fakat partiler bir olup Meclis’te çalışma, yapmaya, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması, umut hakkının gerçekleşmesi yönünde atılabilmiş herhangi bir adım, girişim yoktur hali hazırda. Hala Meclis görevini üstlensin diye bir çağrı var. Bu durumda üstlense ne olacak. Biz 2013-2014 deneyimini de biliyoruz. O zaman da komisyonlar kuruldu. Nasıl içeriği boşaltıldı biliyoruz. Şu an görülen o ki, öyle bir komisyon kuracaklar. Bu süreci yürütecek, sorunların çözümünün önünü açacak, hukuki süreci yürütüp Meclisi çalıştıracak bir komisyon değil de, o zaman Başbakan’dı, Tayyip Erdoğan’a bilgiler veren bir komisyon, şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bilgiler verecek bir danışma komisyonu gibi komisyon kuracaklar” dedi. 
 
‘İKTİDARI MÜCADELEYLE ADIM ATMAYA ZORLAMALI’ 
 
AKP’nin süreci ciddiye alan bir yaklaşımının ve buna denk hareket eden bir tutumunun olmadığına dikkatleri çeken Duran Kalkan, şunları söyledi: “Bu şunu gösteriyor, mücadeleyle mevcut iktidarı, AKP yönetimini demokratikleşme adımlarını atmaya zorlamak gerekiyor. Bu konuda Devlet Bahçeli’nin çağrıları var. Ben önce de belirttim. Güzel sözler, çağrılar ama ötesi yok. Söz var, pratik yok. Aynı durum devam ediyor. Etkisi azalıyor gibi gittikçe, çünkü Bahçeli’nin sözlerinin üzerinden de çok yoğunlaşma olmuyor. O bakımdan bir önemli husus, baskı uygulamak gerekiyor mevcut iktidar üzerinde. Baskı uygulayacak çalışmaları, girişimleri geliştirmek lazım. Süreç hepimizin süreci. İktidarla Önder Apo’nun ya da PKK yönetiminin bir süreci falan değil. Bütün toplumun süreci. Yapılmak istenenler bütün topluma dönüktür. Önder Apo’nun çağrısı herkes içindi. PKK’nin aldığı kararlar herkesi ilgilendiriyor, herkesi etkiliyor. Dolayısıyla herkesin sahip çıkması lazım bu sürece, görev ve sorumluluklarına. Bunun da yolu daha etkili mücadele etmekten geçiyor. Mevcut iktidar özellikle AKP üzerinde baskı oluşturacak şekilde mücadeleyi sürdürmek, geliştirmek lazım.”
 
‘HERKES ÖNDER APO İLE GÖRÜŞMEYİ İSTEMELİ’
 
Dünya çapında yürütülen “Abdullah Öcalan ile görüşmek istiyorum” kampanyasının bu süreçteki öneminde vurgu yapan Duran Kalkan, “Bu iyi bir kampanyadır. Herkes bunu istemeli. Türkiye’de, Kürdistan’da, yurtdışında, herkes bu süreçte Önder Apo’yla görüşmeyi istemeli. Bunu basın önünde deklare etmeli, bu talebi dile getirmeli. Sadece basınla kalmamalı, doğrudan başvuru yapmalılar. Her kesim yapmalı. Çocuğundan yaşlısına, kadın-erkek, şu görevli, bu görevsiz… Herkes istemeli. Bu önemli bir mücadele. Diğer yandan, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen küresel özgürlük hamlesi devam ediyor. Bu hamleyi geliştirmek güçlendirmek lazım. Sanki bu bitmiş gibi. Bir iki görüşme oldu, Önder Apo çağrı yaptı diye bu mücadele dikkate alınmıyor. Halbuki bu hamleyi geliştirmek, derinleştirmek, çok yönlü kılmak ve büyütmek lazım. Bu da çok çok önemli, gerekli. Bununla birlikte hukuki mücadeleyi gerçekten geliştirmek lazım. Değil AKP’nin bir lütuf olarak şu ya da bu hak verme şeyi, Önder Apo 25’inci yılda bu yasalara göre dışarıda olması gerekiyordu. Özgür olması lazımdı. Avrupa Birliği’nin (AB) yasaları böyle. O yasalar Türkiye hukukunu bağlıyor. Şimdi 27 yıl oldu. Fazla bile geçti. Onun için mesela 30 yılını dolduran tutsakları tahliye etmiyorlar. Önder Apo’nun durumuyla bağlantılı. O bakımdan hukuki mücadeleyi de her düzeyde yürütmek lazım. Asla zayıflatmamak, gevşetmemek bu konuda bir savsaklamaya fırsat vermemek lazım” diye belirtti. 
 
‘DEMOKRATİKLEŞME ÖNDER APO’NUN ÖZGÜRLÜĞÜNE BAĞLI’
 
Türkiye’nin demokratikleşmesinin ancak Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ile mümkün olduğunun altını çizen Duran Kalkan, “Pandoranın kutusu açıldı gibi. Öyle deniyor ya. Şimdi herkes kalkıp, ‘Şunu da istiyorum’, ‘Ben bunu istiyorum’ diyor. Bastırılmış, hakları ellerinden alınmış bir toplumsal gerçeklik var ve herkesin istemleri doğru, haklı. Ben onlara katılıyorum bir şey demiyorum. Ama şimdi herkes her şeyi isterse ortada istenen üzerinde bir baskı oluşturmaz bu. Şimdi o isteklerin gerçekleşmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesine bağlı. Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt özgürlüğüne bağlı. Kürt özgürlüğü Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne bağlı. O halde bütün istekler olsun, istensin, demokratik haklar, hukuk talep edilsin, ama bunu Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüyle birlikte yapmak lazım. Ondan koparmamak gerekli. Ekseni kaybetmemek lazım. Herkes bir şey isterken demokratikleşme yönünde, önce Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü istemeli. Çünkü diğer isteğin gerçekleşmesi O’na bağlı. O olmadan diğer istekleri gerçekleştirmek gibi çabaya girenler var yanlış yapıyorlar. Öyle bu tür yanlışlar da yapmamak gerekli bu bakımdan, bir kere daha halkımız, dostlarımız, bütün içte ve dışta yurtsever, demokratik çevreler, barış isteyen, Kürt özgürlüğünü, Türkiye’nin demokratikleşmesini, bu temelde Ortadoğu’da, dünyada özgür ve demokratik yaşamın gelişmesini isteyen herkes bu süreçte Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadeleyi daha çok geliştirmeli, daha çok güçlendirmeli” çağrısında bulundu. 
 
‘HER TÜRLÜ SALDIRI SÜRÜYOR, GERİLLA ŞEHİT DÜŞÜYOR’ 
 
PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırma ve fesih kararına rağmen Türkiye’nin Zap ve Metîna merkezli süren saldırılarını değerlendiren Duran Kalkan, şunları söyledi: “Öncelikle ben HPG BİM’in açıklamalarını tekrarlamak istiyorum. Saldırılar var. Hem de zaman zaman artıyor da. Bazen azalıyor olsa da. Her türlü yasak bomba, taktik nükleerden kimyasal silaha kadar. Kullanılıyor bunlar, çok yoğun bir biçimde. Ve gerilla şehit vermeye devam ediyor! Bawer yoldaş, Welat yoldaş, Dijda yoldaş… Mayıs sonu Haziran başında şehit düştüler! Zap’ta, Metîna’da. Saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Onların şehadeti şahsında tüm Zap direniş şehitlerini saygıyla anıyorum. Fakat gerilla şehit vermeye devam ediyor! Gerilladan kim ne istiyor? Şunu ifade etmek istiyorum bu konuda, eğer mevcut haliyle çatışmalar, büyümüyor, yayılmıyor, şiddetlenmiyorsa, bu bizim işte PKK yönetiminin ilan ettiği ateşkese gerillanın uyuyor ve uyguluyor olmasından kaynaklanıyor. 12’nci Kongre’nin aldığı karar temelinde gerillanın hareket etmesinden kaynaklanıyor. Başka türlü değil. Diğer türlü, her türlü tahriki yapıyorlar. Her türlü saldırıyı yapıyorlar. Biz aslında bu çatışmalar için bir ateşkes ilan etmedik. Bir de bazı çatışma odaklarının sorunu çözülsün, çatışmalar önlenebilir olsun diye pratik önerilerde de bulunduk. Bunu sanki bir zayıflık olarak algıladılar. O alanlara dönük saldırıları daha fazla arttırmaya yöneldiler. Kamuoyu daha iyi takip ediyor. Bu durumu bilsin. 
 
‘SALDIRILAR SİYASİ KARARLA OLUYOR’
 
Biz silahlı mücadele stratejisini sona erdirme kararı aldık. Bu kararımızda ısrarlıyız. Netiz. Demokratik siyaset mücadelesi temelinde özgürlük mücadelemizi yürütmek istiyoruz. Ama bunların uyulması, uygulanması sadece bizimle ilgili değil yani. Örneğin ‘barış’ diyor herkes. Barış tek yanlı olmaz! Bahçeli de dedi. Barış kuşu tek kanatla uçmaz. Kuş tek kanatla uçmaz, barış kuşu da uçamaz. O halde barış olacaksa bu çift kanatlı olacak. O bakımdan, saldırılar altında elbette gerilla kendisini savunacak. Saldırıyor, imha ediyor, katlediyor. Ondan sonra da diyor, ‘Niye silah bırakmıyor?’. Çağrılar yapıyor, ‘Silahınızı bırakın, gelin teslim olun, size bilmem ne yapacağız..’, işte ‘Hapishanemize girin’ diyor. Süreç böyle bir süreç değil. Yanlış anladılar demek. Helin (Helin Ümit) arkadaş değerlendirdi. Savaş rantçıları var. Bunlar yapıyorlar diye.  Evet rantçı mantçı her kimse ama yani bu yönetimin onayıyla oluyor. Birileri kendi başına yapmıyor. Zap’ta, Metîna’da gerillaya saldırılar oluyorsa, bütün Medya Savunma Alanları’nda, her tarafta keşif uçakları dolaştırmaya çalışıyorlarsa, bunun hepsi mevcut hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın kararı ve onayıyla oluyor. Siyasi kararla oluyor. Onlar sorumludurlar. 
 
‘SALDIRILAR SÜRERSE, GERİLLA KENDİNİ SAVUNUR’ 
 
Fakat sürdürürlerse tabii ki kurbanlık koyun değil gerilla, devrimci militanlar, kendilerini savunacaklar, her koşulda savunurlar. Meşru savunma haklarını, özsavunmalarını yaparlar, kullanırlar. Herkes anlasın bunu, anlatmak istiyorum. PKK böyle bir savaşa zorlandı aslında en başından beri. Birileri diyor ‘40-50 yıldır çatışma var, o durdurulsun’. Öyle değil, 100 yıldır çatışma var. 1925’ten bu yana çatışma var. Sadece Bakur’da değil, Başûr’da var, Rojhilat’ta da var, Rojava’da da var. 4 parça Kürdistan’da var. Bu bir zihniyet ve siyaset. Oluşmuş bir sistem. Kürdü yok sayan, yok etmek isteyen bir zihniyetin ve siyasetin ürünü. Dolayısıyla öyle çatışma PKK ile başlamadı. PKK bir direniş başlattı, karar verdi. Ama soykırım saldırısı altında olan bir halkı savunmak için bunu yaptı. İmha, tasfiye, soykırım amaçlı saldırıya karşı bunu yaptı. Bunu böyle bilmek lazım. Silahlı mücadeleye ilişkin de konuşuluyor. Barış yapalım diye. Onu da burada konuşmak isterim. 'Silahlı mücadelenin her türlüsü çok kötüdür', 'Şöyledir, böyledir, barış çok iyi' diye konuşuluyor. Tamam barış için mücadele edelim. Silahlı mücadele stratejisini de biz sona erdiriyoruz. Fakat Kürt halkı unutmasın ki, bütün ulusal demokratik kazanımların hepsi gerilla direnişi sayesinde oldu. Biz silahlı direnişle kazanacağımızı kazandık halk olarak. Özgürlük çizgisi olarak. Fazlasıyla bile oldu. Şimdi bundan öteye başka mücadele biçimleriyle götürmek istiyoruz. Herkes doğru anlasın. Bu anlamda böyle değerlendirme yaparken halkın, insanların bilincini karartmamak gerekir. Doğru anlamak, doğru konuşmak gerekiyor. Dolayısıyla, gerilla imhacı saldırılar karşısında kendisini savunmayacak mı? Kim bunun önünde engel oluşturabilir? Zorla Kürde bu dayatılırsa, Kürtler de ne yapacaklar? Onurlarını korumak için sonuna kadar direndiler, direniyorlar da yani. Onurlu bir halktır. Tarihin derinliklerinden geliyor. Onurunu çiğnetmez. Herkes bilsin. Kürdün onurunu kıracağını sananlar, kendileri o duruma düşerler. Bu amaçlarına ulaşamadılar şimdiye kadar, hiçbir zaman da ulaşamayacaklar. Bunu da böyle ifade edelim.” 
 
‘KARARLIYIZ, DEĞİŞTİRİYORUZ, DÖNÜŞTÜRÜYORUZ’ 
 
Duran Kalkan, Barış ve Demokratik Toplum sürecinin inşasında kararlı olduklarını vurgulayarak, “Karamsar da olmamak lazım. Bu konuda da şunu söyleyebilirim, biz kendi cephemizden kendi yapmak istediklerimizi yapmakta kararlıyız. Kongre düzeyinde karar verdik. Önderlik düzeyinde karar verdik. Ben önce de söyledim. Önder Apo kendisini değiştirdi, dönüştürdü, kararlaştırdı. Partiyi değiştiriyor, dönüştürüyor, kararlaştırıyor. Bütün devrimci öncülüğü yapıyor. Bu temelde halkı değiştirecek, mücadele yöntemini değiştirecek, Kürdistan’ı ve Türkiye’yi değiştirecek. Bunda ısrarlıyız. Bu konuda bir defa bir şey olmamalı. PKK’nin feshinden geriye dönüş olmaz. Biz ileriye bakıyoruz. İşte kararlar yayımlandı. Yeni bir paradigma var. Yeni bir strateji kararlaştırılıyor. Bu konuda geçmişte yapılanlar, kazanılanlar, bundan sonraki sürecin özelliklerinin ne olacağına dönük öngörüler ve bunları olumlu yönde işletebilmek için neler yapmak gerektiği konusunda görüşler, değerlendirmeler, kararlar var. Öyle kendiliğinden yürümüyor. Silahlı mücadele stratejisini sona erdirmede de kararlıyız. Karar verdik. Kesinlikle eskisi gibi bir silahlı mücadele çizgisi izlemeyeceğiz. Ama bu şu demek değil, imha ve tasfiye amaçlı saldırı olur, inkar olursa, kendimizi savunmayacağız. Bu halk öz savunma yapmayacak, meşru savunma hakkını kullanmayacak. Hiçbir şey yapmayacak, köle olacak. Asla böyle olmayacak. Bunu sananlar yanılıyorlar. Bu bakımdan onun yolunu yöntemini geliştirecek, yine de eskiyi aşan, yeni süreçlerin, koşulların özelliklerine göre mücadele durumları geliştirecek. Çünkü mücadele yöntemlerini siyasi ve askeri koşullar belirliyor. Biz belirlemiyoruz. O koşulların gereğine göre” şeklinde konuştu. 
 
‘DEMOKRATİK SİYASET STRATEJİSİNİ ESAS ALACAĞIZ’
 
Duran Kalkan, demokratik ortam olmassı durumunda demokratik siyasi mücadele stratejisini esas alacaklarının altını çizerek, “Türkiye demokratikleşirse. Ama öyle olmaz demokratikleşme olmaz, inkar, imha devam eder, ifade ve örgütlenme özgürlükleri tümden ortadan kaldırılır, Kürde soykırım dayatılırsa, Kürt her zaman her yerde direnir. Soykırım dayatması karşısında yapabileceği başka bir şey yoktur. Ama onun dışında bu süreci yürütmede, kendi cephemizden yürütmede kararlıyız. Diğer yandan, AKP’nin tutumunu ifade ettik. Bahçeli’nin sözleri iyidir. Zaten biraz umut veriyor. Fakat gerekleri yerine gelmiyor. O sözlerin etkisi gittikçe azalıyor, kayboluyor. Aslında bu karamsarlık, kafa karışıklığı buradan ileri geliyor. Biz de izlemeye çalışıyoruz toplumun yaklaşımlarını. Amed’den, Wan’dan basına yansıyor mesela. Haklı kaygılar. Nedeni kendileri de söylüyor zaten. ‘Bu iktidar, AKP başka bir şey yapmaz’, ‘Hile yapıyor’, ‘Oyun yapıyor’ diyorlar. Haksız değiller tabii. Haksız değiller de fakat haklı olmak, kazanmak, başarmak için yetmiyor” ifadelerinde bulundu.
 
‘AKP HAZIRLIKSIZ, TOPLUM ADIM BEKLİYOR’ 
 
Süreçte gelinen aşamada AKP’nin bir hazırlığının olmadığının görüldüğünü dile getiren Duran Kalkan, “O konuda net olduk. Aynı 2009’u yaşamış olanlar hatırlasın. Önce ‘Kürt açılımı yapıyoruz’ dediler. 29 Mart seçimlerinde Kürtler belediye seçimlerini büyük çoğunlukla kazanınca, o olmadı demokrasi açılımı, olmadı milli birlik açılımı diye zamanı safsattılar. Sürdürüp böyle oyalamak istediler. Önder Apo ve hareket gerçeği dayatınca Kasım’da darbe yapar gibi girişimde bulundular. Tayyip Erdoğan o zaman, ‘Sil baştan yapıyoruz, başa dönüyoruz’ diyerek şiddeti dayattı. Şimdi de benzer bir biçimde ciddi bir hazırlıkları yokmuş. Bu net. Bunu anladık. Fakat olmayabilir. Süreçle birlikte bir ciddi değişiklik de gözükmüyor. Hep zamana oynuyorlar, gelişmeleri gözlemeye çalışıyorlar. Muhalefetin de bu konuda herhangi bir etkin bir durumu olmadı. Niye, çünkü Kürt sorununun çözümü öyle dağıtıcı bir durum değil. Birlik gerektiriyor. Ama işte kavga halinde. İktidar kavgası, çıkar kavgası, muhalefetiyle, iktidarıyla almış başını gidiyor. Türkiye’nin ne durumda olduğuna bile bakmıyorlar. Böyle ciddi, ön açıcı bir girişim yok. Söz düzeyinde her şey. Herkes, toplum, Türkiye halkları pratik, eylem bekliyor. Değişiklik görmek istiyor. Böyle deyip hep eleştirmek yetmiyor. Önder Apo’nun çağrısı sadece bu güçlere değildi. PKK kararları sadece bu güçler için değildi. Sadece bunları eleştirmek, ‘Niye yapmıyorlar?’ demek yeterli bir tutum değildir” dedi. 
 
‘DEMOKRATİK SİYASET GÜRÜL GÜRÜL AKMALI’ 
 
Sürecin ilerlemesi için toplumsal mücadelenin önemine vurgu yapan Duran Kalkan, “Toplum yapmalı, insanlar bir şeyler yapmalı. Dendi ki, çağrılar geldi toplumsal kesimlerden, ‘Barış istiyoruz biz’ diye. Önder Apo çağırdı, PKK de karar aldı, silahlı mücadele stratejisini sonlandırıyoruz diye, buyurun önü açıldı. O halde barış için mücadele gerekli. Aktif, etkin mücadele edilmesi gerekiyor. Mücadelede yetersizlik var. Değişik kesimler belli bir mücadele yürütüyorlar özellikle Bakur ve Türkiye alanında. Diğer alanlarda da kısmen belli bir mücadele var. Demin de belirttim, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüyle her yerde birleştirmek gerekiyor ama çok daha güçlü hale getirmek lazım. Yetersiz. Demokratikleşmeyi geliştirmek mücadeleyle olur. Barış, mücadeleyle kazanılır. Bunun için daha aktif daha etkili mücadeleye ihtiyaç var. Diğer yandan örgütlenme, eğitim her yerde çok daha geliştirilmeli. Bu bireycilik aşılabilmeli. ‘Kapılar ardına kadar açıldı, PKK silahlı mücadeleyi durdurdu, demokratik siyaseti işlesin’ diye, o zaman demokratik siyaset gürül gürül akmalı. Hem mücadele etmede hem de örgütlenmeyi geliştirmede. Her yere ulaşmalı. Türkiye’de gitmediği yer kalmamalı. Gerçekleri bütün insanlara ulaştırmalı. Sadece basına çıkıp, basında birkaç şey ifade etmek yetmiyor. Onu belki insanlar dinlemiyor. Pratikte yapmak lazım. ‘Ne değişti?’, ‘Ne yapmalıyız?’ deniliyor da bu bireycilikten, bu çok maddi yaşamdan biraz vazgeçmek, kendini değiştirmek lazım. Çalışmaya kendini vermek gerekiyor” çağrısında bulundu. 
 
‘DOĞA YOK EDİLİYOR, KIYAMET KOPARMALI’ 
 
Duran Kalkan, şöyle devam etti: “İnandırıcı olmak gerçekten toplumsallaşmayı, komünalleşmeyi gerektiriyor. Ortaklaşmayı, paylaşmayı, gece gündüz demeden bu yönlü çaba harcamayı… Bunlar insanları eğitir. Ama olmuyor işte. Mesela etkisi azdır. Her türlü baskıyı mevcut iktidar uyguluyor. Direniş azdır ona karşı. Kürdistan’da ağaç bırakmadılar.  Ormanı, doğayı yok ediyorlar. Arada basına yansıyor. Geçen gün Diyarbakır’da ekoloji hareketi kuruldu, görüyoruz. Selamlıyoruz, çok güzel ama kuruldu, geçti. Bu ekoloji hareketi masa başında ve bir kentte olmaz. Her tarafta olur. Dağda, bahçede, ovada, köyde, mahallede, yaşamın olduğu her yerde olur. Şimdi göz göre göre doğa bu kadar tahrip ediliyor, yok ediliyor. Bir direnç var, çok zayıf, çok parçalı. Çok daha etkili olmalı, kıyamet koparmak lazım. Bu kadar kente gidiş doğru değil. Özellikle Botan’dan, Zagros’tan, Kürdistan’ın köylerinden şehirlere gitmiş olanlar yer değiştiriyorlar, alışıyorlar, geçmiş dönemin gereklerinden doğru oldu ama şimdi bir kere daha değerlendirseler çok iyi ederler, tavsiye ediyorum, öyle herhangi bir dayatma, zorlama şeyi yok. Bu kadar şehirlerde bir şey kazanamazlar. Mümkünse gerçekleştirebilenler tekrar köylerine, ata yurtlarına dönsünler.  Dağlarına, ovalarına, sularına, yer üstü, yeraltı zenginliklerine, sularına sahip çıksınlar. Yaşam onlarla var. Toplum onlarla olur. Yoksa o şehirde her şeyden kopmuş olarak yaşamak ile bir şey elde edilemez, kazanılamaz. 
 
‘KÜRDİSTAN DOĞASINA SAHİP ÇIKILMALI’
 
Bu anlamda bir uygun değerlendirmeye ihtiyaç var. Böyle olsa mücadele edilecek o kadar çok şey var ki? O kadar fazla eylem yapılabilir ki, gençler, kadınlar buna öncülük edebilir, etmeliler de. Değerlendirsin herkes bir öneri olarak sunuyorum. Yeniden gözden geçirsinler. Şehirde o biçimde kalacaklarına kırda, özgürce toplum olarak üretirler, yaşarlar. Güzel temiz havada, yaşam orada, sahip çıksınlar yani. İnsanın gerçekten de yüreği parçalanıyor. Vahşi alçakça, hain insanlar, insanlığı yok etmeye çalışıyorlar. Yarın iklim değişecek, su kalmayacak, yağmur kalmayacak, yaşam olmayacak, çöl haline getirmek istiyorlar güzelim Kürdistan’ı, kutsal kitapların cennet dediği parçalarını, buna sahip çıkmak lazım. Yurtseverlik, özgürlükçü bu, demokratik siyaset demek bunu yapmak demektir. Bu bakımdan daha iyi bir planlamaya, daha doğru anlamaya ve dolayısıyla da ‘şu şunu yapmadı, bu bunu yapmadı’dan ziyade, ‘Kendim ne yapabilirim’ diyerek, herkesin sorgulaması, yeni karar, planlar çıkarması, birleşmesi, örgüt olması ve çoklu yönlü mücadele geliştirmesi gerekir. Bir çağrı olarak belirtmek istedim.”
 
‘İSRAİL-İRAN SAVAŞI GÖZ GÖRE GÖRE GELDİ’
 
İsrail-İran arasında patlak veren savaşa dair de önemli değerlendirmelerde bulunan Duran Kalkan, şunları söyledi: “Geliyor, geliyor diye diye geldi. Bağıra bağıra geldi. Göz önünde geldi, kimsede engelleyemedi. Yani bu İsrail-İran savaşı göz göre göre gelen bir savaş oldu. Durumun bu noktaya gelme tehlikesi her zaman vardı. Bunun tabi yüzyıllık kapitalist modernite sisteminin şekillenişi ile bağlantısı var. 1990-91’de başlayan Körfez Savaşı ile gündeme gelen 3’üncü Dünya Savaşı ile ilişkisi var. Esas olarak 7 Ekim 2023 Gazze Savaşı ile başlayan sürecin geldiği en tehlikeli sonuçlardan bir tanesi, hepsi değil tabi.. O zamanlarda değerlendirdik, neden oluyor, ne oluyor? Sonra Lübnan’a geldi, Suriye’ye gelecek dedik, Suriye’ye geldi. Suriye’ye geldikten sonra çatallaştı bir ucu Türkiye, bir ucu İran’dır. Hangisi önce gündeme gelecek, şimdi görüldü ki; İran gündeme geldi. Yani aslında bu savaş olmalı mıydı? Zorunlu muydu? diye değerlendiriyorduk ama olmamalı diye düşünüyorduk. Sonra gördük ki; herkesi kendimiz gibi ele alıyoruz. Bizim zihniyetimize, siyasetimize göre tabi bunlar cinayet işlemektir. Asla yeri yok yaşamda, fakat bu iktidar ve devlet mantığı, zihniyeti ve siyaseti, ulus devlet gerçekliği böyle akıl almaz, felaketleri gündeme getirirmiş bunu gördük. 
 
‘İRAN YENİ BİR PARÇALANMANIN KAYNAĞI HALİNE GELEBİLİR’
 
Kapitalist modernite sistemi, İsrail tehdit ediyordu. Fakat İran tehlikeli bir alandı. Diyorduk ki; Bu kadar riski göze almayabilir. Ama fazlasıyla aldı. Öyle düzlemek üzere… Şimdi bu savaş nereye kadar yayılacak, sonucu ne olacak belli bile değil. Öyle her şey yağdan kıl çeker gibi mümkün olmayabilir. Eliyle koymuş gibi insanlar istediğini gerçekleştirmeyebilir. İran yeni bir parçalanmanın, her tarafta çatışmanın kaynağı haline gelebilir. Savaş yayılabilir. Buna açık bir ortam var. Bu kadar riski, kapitalist modernite sistemi niye bu kadar göze aldı? Bu kadar mı egemenlik, sömürü şeyi var. İşte enerji yolu, sermayenin daha çok dolaşması en hafifinden silahları kullanıyor. Biriktirmiş deniyor, yenileri için ortam açıyor. Böylelikle silah tekelleri kazanacak. Ticaret tekelleri kazanacak. İnşaat tekelleri kazanacak. İsrail yıkılıyor, İran yıkılıyor. Yıkılan yerleri, Ukrayna’dan tut Gazze’ye gelin yeniden yapalım diyorlar. Yap, bir daha yık, bir daha yık. İnsanların hizmetine değil de birilerinin daha çok kazanmasına hizmet eden bir sistem işliyor, işletiliyor. Tüccarlar bunu yapıyor.
 
‘KAPİTALİST MODERNİTE İSRAİL’İ VURUCU GÜÇ OLARAK KULLANIYOR’
 
İran yönetimi bir basiret gösterebilir diyordum. Aslında Lübnan ve Suriye meselelerinde yeterince basiret gösterilmediğini biz değerlendirmiştik. O değerlendirmelerimizde duruyoruz. Oralarda duramadılar, değerlendiremediler, kendilerini abarttılar vs. Şimdi gerçekleri biraz daha iyi gördüler. Daha basiretli davranabilirler. Çünkü bu tür savaşlara yol açtığında Hamaney Saddam Hüseyin için aynı kavramı kullanmıştı. Basiretsiz adam demişti. Halkını yönetmeyi beceremiyor. Şimdi birisi için bunu diyen, niye kendisi farklı bir tutum mu geliştiriyor. Neden aşamadı bu durumu… İlla böyle orada da aynı mantık var. Ben, çıkar, iktidar… Böyle bir şey. Geçmişte Körfez Savaşı’ndan bu yana geçen 35 yılda Ortadoğu’da bakın Baas, Nasır ulus devlet milliyetçiliği, Arap milliyetçiliği, yenildi, ezildi, yaşayamadı. Basiret gösteremedi. Filistin direnişine kadar öyle oldu. El Kaidesi ile, Ahvan-ı Müslimi ile, DAİŞ’i ile dincilik param parça edildi, ezildi. Bir şey yapamadığı gibi sistem tarafından kullanıldı, ezildi. Şimdi bu dinciliğin, milliyetçiliğin İran, Şia biçimi de aslında bunlardan ders çıkarır, bir takım bir şeyler üretilir diye düşünülürken; o da aynı akıbeti yaşıyor. Demek ki bu ulus devlet mantığı, iktidar zihniyeti her yerde benzer. Bu iktidar, devlet gücü yani bu çatışma demek, bunu Netanyahu ve Hamaney’in kişilikleri ile yalnız başına izah etmek doğru değil tabi, bunlar bir sistemin siyaseti ve zihniyetinin temsilciliğini yapıyorlar. Bu sistemi iyi görmek lazım. O zihniyet ve siyaseti iyi değerlendirmek lazım. Bunlar işte insanlığa o kadar ağır şey getiriyorlar. Ortadoğu kan gölü haline gelmiş deniliyordu, şimdi daha büyük kanlar oluyor. Ortadoğu’da halklar kan kusuyorlar. Zararı halklar görüyor. Belli daha fazla görülecek. Onlar açısından sonuç ne olabilir. Görünen şu; küresel kapitalist modernite sistemi İsrail’i bir vurucu güç olarak kullanıyor. 
 
‘İSRAİL’İN ARKASINDA ABD VE NATO VAR’
 
Ortadoğu’da birinci dünya savaşı ile ortaya çıkan siyasi yapılanmayı değiştiriyor. Ulus üstü sermayenin çıkarları doğrultusunda, oluşturmaya çalıştıkları enerji yolu projelerinin gerektirdikleri doğrultusunda bu İsrail hegemonyasını ifade ediyor. Bunu gerçekleştirmek için her türlü saldırıyı yapacaklar. İsrail yalnız başına değil. İsrail’in arkasında ABD, NATO var. İngiltere var. Sistemi İngiltere, İsrail ve ABD birlikte yönetiyor ama Almanya, Fransa ve bütün Avrupa’da bunların arkasında ki; zaten desteklerini de açıkladılar. Buradan anlaşılıyor ki; kendilerine teslim olmayan herkesi yok etmek istiyorlar. Mevcut İran yönetimine bir tür teslimiyet dayattılar, onu reddettik diyorlar. İran yönetiminin izahı öyle… Teslimiyet dayatması sürecine getirilmemeliydi süreç… Oraya geldikten sonra ‘bana bu dayatılıyor, ne yapayım’ demek olmaz. Zamanında görecek, politikalar üretecek, tedbir geliştirecektin. Bu zemini ortadan kaldıracaktın. Bunun yolu da neydi? Böyle bir müdahaleye zemin oluşturmayacak bir zihniyeti, siyaseti İran’a hakim kılmaktı. İran’ın tarihsel temelinde bu vardı. Demokrasiye açık bir alan, özgürlük düşüncelerinin geliştiği, toplumsallığı güçlü bu halklara biraz nefes aldıracaktın. Kadınlardan tut bu kadar herkese baskı baskı, senin o baskıların, senin şu inancın, bu inancın diyerek yaptıkların işte sana böyle saldırılar getirir. Ondan sonra ben ne yapayım demek durumunda kalırsın. 
 
‘ÖNDER APO DEMOKRATİKLEŞMEYE ÇAĞRI YAPTI’
 
Çare vardı, yok değildi. Biraz demokratik değişim, dönüşüm yapabilirdi. Kadınlar iki sene önce ‘Jin, jiyan, azadî’ diye ayaklandılar, gençler, toplumlar destek verdiler. Ya biraz rahat yaşamak istiyorlardı. Ben o zamanda söyledim; Ne istiyorsunuz, saçlarını süpürge yapmışlar sizin egemenliğinize yine de çalışıyorlar. Biraz özgürce yaşasınlar, hiç mi hakları yok. Ama yok böyle çok katı, dogmatik bir şey tutturmuşlar. Bunun gideceği yer burası, bu dinciliğin, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin ve pozitif bilimciliğin Ortadoğu’da yarattığı sonuçlar… Bu zihniyet yapısı bunu getirdi. Oysa ki; Kürtler, diğer halklar çaba harcadılar. Talepler dile getirdiler. Önder Apo çözüm yolu geliştirdi. Demokratikleşme, demokratikleşme diyoruz. İslam olsun ama demokratik olsun. Medine Sözleşmesi’ne kadar Önder Apo değerlendirilecek belgeler ortaya koydu ve demokratikleşmeye çağrı yaptı. Ama hepsine kulak kapatıldı, dikkate alınmadı. Katı bir egemenlik dayatıldı. Evet, dünya ile karşı karşıya geldi İran, besbelli ki; sistem kararlı rejimi değiştirecek. Farklı bir şey kalmadı, bunu önleyebilirdi. Önlemeliydi. 
 
‘TEK ÖNERİ ÖNDER APO’NUN GELİŞTİRDİĞİ ÇÖZÜM’
 
Diğer yandan da İsrail karşıtını ezerek, ‘güvenliğimi sağlayacağım’ diyor. İran yönetimi de ‘halkları ezerek, güvenliğimi sağlıyorum’ diyordu. Mantık aynı. Oysa güvenlik öyle olmuyor. Hep birlikte tek başımıza yok. Yahudi toplumu güvenli yaşayacaksa, çevresi özgür olursa, Ortadoğu halkları özgür olursa onlarla demokratik birlik içerisinde yaşayabilir. Yoksa bütün halkları baskı, kölelik altına al, egemenliğin altına al, sen özgür olacaksın. Bu olmaz. Biraz sosyalizme yönelsinler. Sosyalizmin gelişmesinde Yahudiler etkili oldular. Başka toplumları ezen toplum özgür olamaz dediler. Evet, şimdi bir askeri sonuç alacak belli ki ticaret, enerji meselesi ile bir sonuç çıkartacak, sonuç alacak işletmek için büyük ihtimalle... Fakat Yahudi toplumunun özgürlüğü, İsrail’in güvenliği olmayacak. Güvenlik demokratik ulus anlayışında, demokratik Ortadoğu birliğinde… Önder Apo’nun geliştirdiği çözüm önerisi, demokratikleşmeyi, özgür yaşamı gerçekleştirecek tek öneri…
 
‘ŞİMDİ TAM DA ULUSAL BİRLİK KONGRESİ’NİN ZAMANI’
 
Kürt halkı bu konuda en duyarlı yaklaşan halk oldu. Geçmişte baskılar oldu, direndi. Son zamanlarda da baskılar karşısında ‘Uygularsanız, direniriz’ dedi. Ama dikkat edelim, baskıları değiştirecek, demokratikleştirmenin önünü açacak gelişmeler için zemini hep uygun tuttu. Böyle şiddet yanlısı, vurup kırma yanlısı olmadığını gösterdi. Kürt toplumunun, Rojhilat Kürdistan toplumunun duruşu iyi bir duruş olmuştur. Ne özgür yaşamdan başkasını kabul etti. Özgür yaşamda demokratik haklarını elde etmekte ısrarlı oldu. Gerektiğinde direnerek, tutumunu koydu. Ama bunu demokratik yollarla, siyaset temelinde gerçekleşmesi içinde büyük çaba içerisinde oldu. Şimdi de doğru tutum kesinlikle budur. Bu çerçevede bütün Kürt hareketlerine çağrımız şöyle olabilir: Yeni bir durum bu durum, İran’daki gelişmeler, Rojhilat’taki gelişmeler. Geçmişten beri hareketimiz, Önder Apo, ulusal birlik çağrıları yaptı. Bunu ulusal birlik kongresiyle gerçekleştirelim dedi. Şimdi tam da bu ulusal birlik kongresi etrafında, ulusal birlik yapmanın zamanı. Şimdi bunu yaratamazsak, başka ne zaman yaratırız. Dolayısıyla şimdi bütün Kürt örgütleri, yurtseverler, yurtseverliğin gereği olarak böyle bir siyaset izlemeliler, Kürdistan Ulusal Birliği için çaba harcamalı. Bireysel, örgütsel şeyler bir yana bırakılarak, herkes katkı sunmalı. Diğer yandan özellikle de Rojhilat Kurdistan’ın siyasi parti, örgüt, kurumlarının tam da birlik olup, tek ses olarak hareket etme zamanları, bunu yapabilmeliler. Bu yönlü çağrılar var. PJAK açıklama yaptı, çağrıda bulundu. Biz doğru ve anlamlı buluyoruz o çağrıyı, mesela bütün Kürt örgütleri, tüm yurtseverler aynı tutumda olmalılar. Şimdi birleşirlerse büyük kazanırlar. Özgür yaşam ve demokratik siyaset çizgisinde Kürt Ulusal Birliği yaratsınlar, bu çatışmalı ortamdan en kazançlı kendileri çıkarlar. Bu kesindir. Çağrımızdır bütün partilere, tam da birlikte hareket etmenin zamanı… 
 
‘ROJHILAT HALKI BİRLİKTE YAŞAMI GÜÇLENDİRMELİ’
 
Rojhilat Kürdistan halkı içinde şunu belirteyim. Tabi tehlikeli bir durum, nelerin gelişeceği belli değil. Çok duyarlı olmak, dikkatli, örgütlü olmak lazım. Hazırlıklı olmak gerekli, çatışmalar yaşanabilir, kendi güvenliğini sağlamalı toplum, dayanışmasını, birlikte yaşamını güçlendirmeli, çatışmalı durumlara mümkün olduğu kadar alet olmamalı, dikkatli davranmalı, ulusal demokratik gelişme çizgisinden asla uzak durmamalı. Kendi halk birliğini yaratmalı, örgütlülüğünü bütün İrani halklarla ortak demokratik yönetim belirleme temelinde ilişki ve ittifak içinde olmayı esas almalı. Demokratik İran Birliği çok önemli… Rojhilat Kürdistan halkı, ‘Jin, jiyan, azadî’ ile iki yıllık süreçte İran’da öncülük etti. Böyle demokratik birliğe de öncülük etmeli. Kendine güvenmeli, yersiz çatışmalara girmemeli ama kendi güvenliğini almalı, tedbirlerini hep almalı. Bir de bilmeli ve güvenmeli ki; dört parça Kürdistan ve yurtdışındaki tüm Kürtler arkalarındadır, desteği Rojhilat Kürdistan halkıyladır. Sonuna kadar da destek verecektir. Bu anlamda Kürt halkına, onun özgürlük ve demokratik güçlerine de güvenmelidir. 
 
SAVAŞIN YANSIMALARI: SIRA TÜRKİYE’DE! 
 
(Türkiye’ye yansımaları) Onu Devlet Bahçeli söyledi. Bizim söylememize hiç gerek yok. Devlet Bahçeli’nin sözlerinin etkisi azalmış diye… Aslında Devlet Bahçeli’nin sözlerinden sonra normalde iki şeyden birisinin olmasını beklerdim ben. Bir böyle ise ‘doğru tutum nedir?’ diye hızla ona yönelmek. Demokratikleşmeyi, Kürt sorununun çözümünü, Türkiye’ye dıştan gelecek müdahalelere zemin yapmayacak bir demokratikleşme alanına getirmek için hızla demokratikleşme mücadelesine yönelmek olurdu. Bunu yapmayanlar paniğe kapılmalıydı, dehşete düşmeliydiler. Ne demek, bu saldırılar aynı zamanda bize yapılıyor, kuşatılıyoruz, doğudan da, batıdan denizden kuşatıldı zaten…. Yani Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a kadar yol açıyorlar. Güneyden Suriye, Lübnan üzerinden kuşatıldı. Şimdi İran üzerinden de kuşatılıyoruz diyorlar. Bunu gerçekten anlasalardı, dehşete düşerdiler. İnfial olmalıydı. O da olmadı. Devlet Bahçeli söyledi, bir iki yerde konu gündem oldu. Ondan sonra kayboldu. Gündem yapmadılar, tartışmadılar, bu yönlü politikalar gelişmedi. Fakat Devlet Bahçeli bir gerçeği ifade etti. Biz onu net ifade edelim. Biz söyleyince tehdit ediyorlar diyordu. Önder Apo söyleyince, ‘Bizi tehdit mi ediyorsun’ diyorlardı. Mevcut iktidar, milliyetçi çevreler öyle anlıyor. Biz söylemiyoruz. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli söylüyor. Ne anlıyorlar, nasıl anlıyorsalar, öyle anlasınlar. Dedikleri doğrudur, Türkiye hem kuşatılıyor hem de sıra İran ve Türkiye’ye gelmişti. Şimdi İran oldu. Sonra sıra Türkiye’de… Türkiye şu gerçeği bilmeli. Yani mevcut saldırılar, 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’ya yapılan saldırıların hepsi şunu hedefliyor. 1917 Ekim Rus Devrimi ve onun arkasından Sovyetler Birliği’ne dayalı olarak Ortadoğu’da oluşmuş tüm siyasi yapıları tasfiye etmek istiyorlar. Diyebilirler ki; İsrail’de o arada oluştu. 48’te kuruldu. Ama o dengede oluştu. Ama başka amaçla oluştu, O’na rol oynatıyorlar. 
 
Şimdi dikkat edelim; Arap milliyetçiliği, Baasçılık, Nasırcılık Kaddafi’ye kadar her türlü milliyetçi gelişmeleri tasfiye ettiler. El Kaide, DAİş, Ahvan-i Müslim’in, yeşil kuşak temelinde örgütlendirilen bütün dinciliği tasfiye ettiler. İşte İran Şiası, Fars milliyetçiliği ve dinciliği temelinde Lübnan’a kadar olan şeyin hepsini tasfiye ediyorlar. Bir de nasıl ediyorlar, taş taş üstünde de bırakmamak üzere… Saddam Hüseyin’in durumuna, Hafız Esad’ın, Esat yönetiminin durumuna bakalım. Diğer ülkelerde yaşananlara bakalım. İz bile bırakmıyorlar. Bu kadar şey bir saldırı var. Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün bunlara öncülük etti. Biz öncüyüz diye övünüyorlardı. Bu dünya dengesinde Ortadoğu’da ilk kurulan devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Ekim Devrimi’ne dayanarak savaş yürüttü. İngiliz, Fransız, Yunan işgaline karşı Sovyetler Birliği’ne karşı durmak ve mücadele etmek temelinde İngiltere ve Fransa ile anlaşarak devlet oldu. Cumhuriyet öyle kuruldu. Cumhuriyeti, İngiltere ve Fransa Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele edecek diye kabul etti. Türkiye’de onu kabul etti, devleti kurdu. Bütün şeyi bir Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele, iki Ortadoğu’da ulus devlet gelişimine öncülük etmek… Şimdi öyle mücadele edecek Sovyetler Birliği yok artık. Türkiye’nin öncülüğünde oluşan Ortadoğu'daki ulus devlet yapıları da tasfiye edildi, ediliyorlar. En son Şahlığı yıkan devrildi, İslami yönetim ortaya çıktı. O’nun da başına gelen bu dolayısıyla Türkiye’de yapılanış da bunun dışında değil. Birinci Dünya Savaşı’na götüren harita bu sistemi kuranların planları farklıydı. Ama Türkiye farklı bir gelişme sağladı, Sovyetler Birliği’ne dayandı. Diğer güçlerle mücadele etti ve onlarla anlaşma yaptı. Anlaşma sürdürecek ihtiyaçları kalmadı. Türkiye’nin de mevcut duruşunu kabul etmeyecekler, daha fazla baskı ve sömürü altına alacaklar. Evet, NATO’ya girildi. Türkiye bu sistemin sömürüsüne açıldı ama buna razı değiller. Daha çok sömürmek, egemenlik kurmak isteyecekler. Mevcut sistem ve yönetim buna karşı direnemeyecek. 
 
‘TEK YOL KÜRT ÖZGÜRLÜĞÜ TEMELİNDE DEMOKRATİKLEŞME’
 
Çıkış demokratikleşme… Buna karşı direnebilmesi, bütün bu tehlikelerin ortadan kaldırılması, bu tür saldırılara zemin olacak olguları ortadan kaldırmaktır. Bu da Türkiye’nin demokratik bir yapı kazanmasıdır, bunun da altında Kürt özgürlüğü var. Bütün diğer kesimlere, Alevilere, kadınlara özgürlük, gerçekten Türkiye’yi özgürlükler ülkesi haline getirirse, o zaman yaşayacak. Güç olacak. Ortadoğu’da farklı gelişmelere öncülük edecek, dıştan müdahale için bir zemine gerekçe bırakmayacak. Başka yolu yok. Bunu yapmazsa hep söyledik biz. İran’a da bunun dayatıldığı ortaya çıkıyor. Ya İsrail hegemonyasına teslim olacak ya da bununla savaşacak. Üçüncü yol yoktur. Bunların ikisi de olmasın isteniyorsa; tek yol Türkiye’nin demokratikleşmesi Kürt özgürlüğü temelinde… Bu bakımdan Önder Apo'nun önerdiği çözümler tek kurtuluş yolu. Önder Apo, Türkiye’nin bu ortamlardan çıkışı için tek şans. Biz bunları söylerken bazıları, çıkarmak istiyorlar, kendilerine hak istiyorlar diyor. Ya da Kürtler hep kendilerini abartıyor diyorlar. Ya da Önder Apo için isteniyor, bir kişinin hapisten çıkmasına mı indirgeniyor deniliyor. Ne alakası var! Böyle sözler ukalaca sözlerdir. Hiçbir şey anlamayan cahillerin sözleridir. Hala İmralı rehinhanesinde bu tür gelişme için çırpınan Önder Apo’nun söylediklerini, yaptıklarını sözde eleştiriyormuş. Ne eleştirisi, hepsi zaten 50 yıldır yeminli Apo düşmanıdırlar. Şimdi de Önder Apo’nun düşünceleri yönünde Türkiye’de gelişmeler olursa, kendilerinin maskeleri yere düşecek, kimin ne yaptığı açığa çıkacak. O’nun korkusuyla Önder Apo’nun inisiyatifini karartmaya çalışıyorlar. Tamamen karalama kampanyası gerçekle ilişkisi yok.”
 
Duran Kalkan, son olarak Haziran ayında yaşamını yitiren devrimcileri anarak, “Haziran ayı Gulan arkadaşın, Zilan arkadaşın şehadet ayı. İşte Raperîn arkadaşlar anılıyorlar. Her gününde şehidimiz var. Zilan ve Sema arkadaşlar ve yoldaşlar şahsında tüm Haziran ayı şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Halkımızın Fedailik Günü’nü kutluyorum. Savaş, direniş, gerilla kahramanlığı fedailik çizgisinde yürüdü. Şimdi barış direnişi de demokratik siyaset mücadelesi de fedailik çizgisinde yürürse başarılı olur. Çizgi aynı çizgidir. Yöntem değişir, o kadar yani. Dolayısıyla bugünün hem değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma sürecini aydınlatıyor bu şehitlerimiz hem de nasıl bir çizgide mücadele edilmesi ve yaşanması gerektiğini ortaya çıkarıyor. Bize net olarak gösteriyorlar. Bu gerçeği iyi görmeliyiz, bu temelde değerlerine, şehitlerine sahip çıkmalı halkımız, onları doğru anlamalı. O temelde Haziran şehitleri de böyle yön veren, ön açan, yol gösteren şehitlerdir. Ne kadar çok doğru anlarsak, o kadar çok Apocu çizgiyi özümseriz. Özgürlük ve demokrasi mücadelesini doğru yöntemlerle etkili yürütürüz, her ortamda kazanırız. Şehitlerimizin çizgisi bize her zaman doğru yolu gösteren ve kazandırandır. Zilan arkadaş şahsında tüm şehitlerimizi bir kez daha anıyor, halkımızın Fedailik Günü’nü kutluyor. Tüm halkımızın şehitler gerçeğine, şehitlerin ortaya çıkardığı özgürlük değerlerine sahip çıkıp, onları ilerletmeye çağırıyorum.”
 

Diğer başlıklar

18/06/2025
23:06 Türkiye, Guherze’yi bombaladı: 65 dönüm alan yandı
22:48 Trump: İsrail-İran durumu için 1 saat içinde toplantı yapılacak
22:41 İran'dan İsrail'e yeni füze saldırısı
22:32 Fed faiz kararını sabit tuttu
22:27 Meclis Başkanı ve Divan üyesi arasında ‘Ermeni soykırımı’ gerilimi
22:00 KRT TV çalışanları sokaktan seslendi: Hakkımızı alana kadar mücadele edeceğiz
21:47 Uyuşturucu karşı nöbet 5’inci gününde: Çocuklarımıza sahip çıkalım
21:09 Duran Kalkan: Sıra Türkiye’de, tek kurtuluş yolu Önder Apo’nun çözümünde
20:51 İzmir’de kadınlar barışı konuştu
20:42 İran'dan 'Umman'a heyet gönderildi' iddialarına yalanlama
20:30 İstanbul'da Deniz Poyraz anması: Mutlaka hesap soracağız
20:01 Abdullah Öcalan'ın doğduğu evde ilk kez Kürtçe klip çekildi
19:57 Rêya Armûşê Belediyesi’nde eşbaşkan seçimi 23 Haziran’da
19:45 DEDAŞ çiftçinin buğday ve trafosunu haciz etti
19:13 DEM Parti’den TÜSİAD’a ziyaret
19:11 Êlih’te çocuk istismarı protesto edildi
19:04 KHK’liler: İşlerimize iademiz gerçekleşsin
19:00 İran’dan 3 uçak Umman’a gitti
18:56 Maden yasası teklifi Eskişehir’de protesto edildi
18:52 İYİ Parti ve DEVA ‘ortak çalışma grubu’ kurdu
18:42 KESK’li kadınlar MEB’i protesto etti
18:35 İran'dan Trump'a yanıt: Hiçbir İranlı yetkili Beyaz Saray'ın kapılarında yalvarmayı talep etmedi
18:04 Baro başkanları Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüştü
17:17 Balıkesir'de 2 bölgede orman yangını
17:11 Amed’deki yangında 4 kişi ölmüştü: İhmaller zinciri raporla ortaya çıktı
16:58 DEM Parti Kurtulmuş ile görüştü: Komisyonun kurulup yazın çalışmasında hemfikiriz
16:50 ‘GGM'lerde cinsel ve fiziksel şiddet yaşanıyor’
16:23 Özel’e saldıran Tengioğlu hakkında iddianame hazırlandı
16:03 Baro başkanları AKP grubunu ziyaret etti
15:49 HDP basın çalışanının adli kontrol tedbiri kaldırıldı
15:46 DEM Parti heyetinden MÜSİAD ziyareti
15:42 İşten çıkarmalara tepki: Birleşik emek mücadelesi kazanacak
15:41 Elektrik akımına kapılan çocuk yaşamını yitirdi
15:40 Eğitimciler, ekonomik ve özlük haklarının düzeltilmesini istedi
15:29 DEM Parti’den emekçiler ve emekliler için ara zam önerisi
15:22 Gazeteci Bilen'e 'cumhurbaşkanına hakaretten' beraat
14:57 Hatimoğulları ve Bakırhan uluslararası basınla buluştu
14:45 KJAR: Kadınlar olmadan İran halkları özgür olamaz
14:38 Tabip Odası'ndan yangın açıklaması: İnceleme yapılsın
14:38 Sağlıkçılar: Haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz
14:36 DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu'ndan 16'lık zam tepkisi: Hakarettir
14:21 Hamaney: Asla teslim olmayacağız
14:08 Baro başkanları Yeni Yol Partisi’yle bir araya geldi
14:04 'Hukuk sindirme aracı değildir'
13:58 Deniz Poyraz Adana'da anıldı
13:33 Erdoğan’dan siyasi partilere sorumluluk çağrısı
12:51 Ayşe Şan'ın oğlu: Annem artık Kürt halkına emanet
12:47 16 baro başkanı Meclis’te İYİ Parti ile görüştü
12:45 Hüda Kaya hakkında ‘İkinci Kobanê Davası’ndan beraat kararı
12:44 Çocuğuna cinsel tacizden yargılanan failin tutuklanması talebine ret
11:47 ‘Ya hep beraber ya hiçbirimiz’
10:20 Ayşe Şan’ın naaşı defnedildi: Ana yurduna döndü
10:11 Doğuş Derya: Kıbrıs sorununun çözümü federal yapıyla mümkün
10:09 Yangından tazminata mahkum edilen DEDAŞ önlem almamakta ısrarcı!
10:00 İzmir'de 2 belediyede işçilerden eylem
09:59 Hasta tutsak Çam’ın eşi: Karar cinayete teşebbüstür
09:32 İstanbul’daki yurttaşlar: Adaletli barış olursa Türk-Kürt kardeşliği sağlanır
09:24 Gazeteci Moskofian: Netenyahu Ortadoğu’ya hükmetmek istiyor
09:19 Yazar Aktaş: Öcalan'ın belirttiği yeni bir bölge anlayışına ihtiyaç var
09:13 Jineolojî’den Aynur Sarıca: Toplum ve kadın köleliğine karşı görev aldık
09:12 'Teröre müzahir bölge' iddiasıyla binlerce hektar orman kökünden söküldü
09:10 Serhat kentlerinde festival vakti
09:09 Şengal Özerk Yönetimi: Öcalan'ın çağırısı Êzidî rönesansının temelidir
09:08 Cilo Buzulları tehlikede!
09:07 ‘Öcalan’ın paradigması Ortadoğu’da akan kanı durdurabilir’
09:05 Abdullah Öcalan’dan İsrail-İran savaşına çözüm önerisi
09:02 Wan’ın Kapıköy sınır kapısında yoğunluk
09:00 18 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
08:59 Mithat Sancar İmralı Heyeti’nin yeni üyesi oldu
08:55 Ayşe Şan’ın naaşı 29 yıl sonra Amed’de
08:39 İsrail ve İran'ın karşılıklı saldırıları sürüyor
17/06/2025
23:12 Rusya: İsrail'in İran'a yönelik saldırıları nükleer felakete sürüklüyor
22:54 Almanya'dan İsrail'e destek
21:52 İsrail-İran tezkeresi Meclis'te kabul edildi
21:46 Uyuşturucuya karşı 4 gündür nöbetteler: Mücadeleyi yükseltelim
21:19 Tahran’da yoğun patlamalar yaşanıyor
20:50 İzmir'de Deniz Poyraz anması: Düşleri yarım kalmayacak
20:16 Trump: Hamaney'in nerede olduğunu biliyoruz ama şu an öldürmeyeceğiz
19:54 Ayşe Şan’ın naaşı yarın Amed’e getirilecek
19:45 10 Ekim Gar Katliamı belgeseli: Baba Ben de Gideyim mi?
19:33 KESK Dêrsim Şubeler Platformu: KHK’ler derhal iptal edilmeli
19:26 PEN üyesi Yavuzel hakkında zorla getirme kararı
19:21 ABD Başkanı Trump: İran hava sahasında tam kontrol sağladık
19:15 Akdeniz'de deprem
19:14 Açlık grevindeki Akgül'ün ailesinden adalet çağrısı
18:13 Sağlıkçılardan ‘eziyet yönetmeliğine’ ilişkin açıklama
18:11 İsrail saldırılarına misilleme: İran'dan yeni füzeler fırlatıldı
18:09 İş makinesi operatörü, yıktığı binanın altında kalarak yaşamını yitirdi
17:22 KRT işçilerinin direnişi 14’üncü gününde
17:07 Barış Annesi Hamdiye Şimdi hayatını kaybetti
16:56 ‘Jin, jiyan, azadî’ yazılaması yapan öğrenci tutuklandı
16:54 Ayşe Gökkan: Abdullah Öcalan özgürleşirse süreç sonuca ulaşır
16:46 Baro başkanları CHP’yi ziyaret etti
16:22 16 baro başkanı Meclis'te DEM Parti ile görüştü
16:04 Hatice Onaran’a para gönderdiler: Suç ise hepimiz işliyoruz
15:54 İmamoğlu davasında görüntü çekenler hakkında soruşturma
15:27 Emekliler taleplerini sıraladı
15:13 Hukuk örgütleri Avukat Ebru Timtik'i andı
14:39 Ümit Özdağ hakkında tahliye kararı
14:36 Sendika yöneticilerinin tutuklanmasına tepki
14:32 10 Ekim Davası: Tanık ifadesini hatırlamadı!
14:30 Gazeteci Hatice Şahin’in adli kontrolü kaldırılmadı
14:25 Selahattin Demirtaş: Bir arada özgür ve eşit yaşayacağız
14:16 Sağlık sorunları yaşayan belediye eşbaşkanı görevinden istifa etti
14:16 Deniz Poyraz anması: Karanlık güçler açığa çıkartılsın
14:07 İstanbul'da iş yerinde buhar kazanı patladı
13:51 Gurbetelli Ersöz Kadın Gazetecilik Ödülleri için başvurular başladı
13:14 PJAK: Halkımızı savunmasız bırakmayacağız, örgütlüyüz
13:12 Deniz Poyraz mezarı başında anıldı
13:06 DEM Parti Eş Genel Başkanları 19 Haziran’da Silivri’ye gidecek
12:52 Sema Yüce mezarı başında anıldı
12:51 Mehmet Sincar davası bir kez daha mütalaa için ertelendi
12:49 Mesleki faaliyetlerinden yargılanan avukata beraat
12:42 Bakırhan: Türkiye demokratik çözümle bu fırtınadan kurtulabilir
11:37 'Dipçik' davasında polisin memuriyeti sonlandırıldı
11:24 Gazetecilere yöneltilen suçlama: Haber karşılığında ücret almak!
10:35 2. Dep Doğa ve Kültür Festivali'nin tarihi netleşti
10:11 İmralı’da konuşulanları MA’ya anlattı: DEM Parti potansiyelini ortaya çıkarmalı
10:00 Cinsel tacizden yargılanan babaya uzman raporuna rağmen tahliye
09:59 Netanyahu: İsrail saldırıları rejim değişikliğinin yolunu açıyor
09:39 İsrail: İran'ın yeni genelkurmay başkanı öldürüldü
09:36 Eşbaşkanın tahliyesi ertelendi: Örgütlü koğuşta kalıyor
09:34 Yüzlerce yıllık kilise depo olarak kullanılıyor
09:26 ATK’den hayati tehlikesi bulunan tutsak için ‘cezaevinde kalabilir’ raporu
09:20 Antropolog Padel: Yeni bir medeniyet için Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm modeli şart
09:14 Feraşîn’in yolları berivanları bezdirdi
09:13 Cezaevinde hasta tutsak olmak
09:12 Gazeteci Kaya: İsrail saldırılarının amacı İran’ı sistemin içine çekmek
09:06 Trump: Tahran'ı boşaltın
09:05 Ruhsatsız termik santralinde keşif yapılacak
09:03 Amed Ekoloji Meclisi mücadeleyi ortaklaştıracak
09:01 Garzan Mezarlığı 8 yıl sonra ilk kez görüntülendi
09:00 17 HAZİRAN 2025 GÜNDEMİ
08:51 Şirnex'te 6 bölgeye girişler yasaklandı
08:42 4 gazeteci tutuklandı
16/06/2025
23:46 Pîran'daki yangın yurttaşlar tarafından söndürüldü
23:11 2 sendikacıya ‘cumhurbaşkanına hakaret’ten tutuklama
22:11 PJAK Eşbaşkanı Peyman Viyan: Kürtler temel haklarını istiyor
21:27 İran, İsrail’e yönelik yeni bir füze saldırısı başlattı
20:36 Dêrsim’de kayyım tarafından işten atılan işçiler için yürüyüş
20:20 Şiyar Be Platformu’ndan Rojava Parkı’nda farkındalık çalışması
19:56 Erdoğan’dan İsrail açıklaması: Üzerimize düşeni yapmaya hazırız
19:32 Wan’da ‘Şiddetle Mücadele Ağı Platformu’ kuruldu
19:15 Pîran’daki orman yangını yayılarak sürüyor
19:01 İsrail ordusundan İran devlet televizyonuna saldırı
18:10 İzmir'de sendikacılara soruşturma
17:58 Fransa’da Süleymaniyeli 2 genç öldürüldü
17:37 İran-İsrail çatışmaları dördüncü gününde
16:40 Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi: Meclis adım atmalı
15:54 Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin yeni başkanı belli oldu