SÊRT - Sêrt Baro Başkanı Muhammed Alptekin, AİHM'in verdiği “umut hakkı” kararının uygulanmasının siyasi iktidar ve yargı için ahlaki, hukuki bir sorumluluk olduğunu söyledi.
Kürt sorununun çözümüne dair yürütülen tartışmalar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından bir sürecin başlangıcı oldu. Çağrıyla birlikte kongresini toplayan PKK’nin silahsızlanma ve fesih kararıyla süreçte yeni aşamaya geçti. İktidar, açıklamalarıyla toplumda bir beklenti yaratırken, sürece ilişkin henüz adım atmış değildi. Atılması gereken adımların başında ise cezaevlerinde yaşanan ayrımcı infaz rejimi, hasta tutsakların durumu ve ömür boyu hapsi cezası ilişkin düzenleme geliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) başta Abdullah Öcalan olmak üzere "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" yönelik verdiği "umut hakkı" ihlal kararına ilişkin yasal düzenleme talebi ise yerine getirilmesi gereken talepler arasında yer alıyor.
Sêrt Baro Başkanı Muhammed Alptekin, bu hakkın kullanılmasına yönelik yasal düzenleme yapılmasının önünde herhangi bir engel bulunmadığını belirterek, iktidarın bu konuda adım atması gerektiğini söyledi.
'EŞİTLİK İLKESİNİN İHLALİ'
AİHM, Anayasa Mahkemesi (AYM) veya Birleşmiş Milletler (BM) gibi kurumların devletlerin çıkarlarına göre davranmasının insan hakları açısından oluşturduğu riske değinen Alptekin, "Bu durum, hukukun tarafsızlığına olan güveni zedeler ve insan haklarını keyfiliğe açık hale getirir. Özellikle umut hakkı gibi yaşamla doğrudan bağlantılı haklarda kişisel beklentilerin yok sayılması, belirsizlik yaratır ve eşitlik ilkesini ihlal eder. Devlet çıkarı adına yapılan özel yorumlar, hukukun araçsallaşmasına ve siyasi intikamcılığa yol açabilir" uyarısı yaptı.
İnsan hakları savunucularının ulusal ve uluslararası kararların uygulanmasını takip edip, kamuoyuna duyurması gerektiğini dile getiren Alptekin, "Stratejik davalarla emsal kararlar oluşturmalı, uluslararası dayanışma ağlarını güçlendirerek siyasi baskı yaratmalı, hukukun üstünlüğünü esas alan bağımsız yargı talebini sürekli gündemde tutmalıdır" ifadelerini kullandı.
“Umut hakkı”nın kişiye özel uygulanmasının risk barındırdığını kaydeden Alptekin, "Kişiye özel uygulamalar; eşitlik ve ayrımcılık yasağını ihlal eder. Hukuki belirsizlik ve güvensizlik doğurur. Devletin intikamcı bir refleksle hareket ettiği izlenimini güçlendirir. Özellikle Kürt sorununda yıllardır süren çifte standartları yeniden üretir ve çatışma zeminini besler. Eşit, koşulsuz ve bütüncül şekilde uygulanırsa güvence verir. Sadece bazı kişiler için uygulanıp diğerleri dışlanırsa, bu durum tam tersine güvensizlik doğurur. Gerçek bir güven ancak bağımsız yargı ve ayrım gözetmeyen hukuk anlayışıyla inşa edilebilir" diye konuştu.
İKTİDAR SORUMLULUK ALSIN
İktidara sorumluluk alma çağrısında bulunan Alptekin şunları ifade etti: "İktidarın sorumluluğu şunlardır: AİHM kararlarını geciktirmeksizin ve seçici davranmadan uygulamak, siyasi tutumla yargı kararları arasında mesafe bırakmak, ‘umut hakkı’nın uygulanmasını toplumsal barış ve demokratikleşme sürecinin parçası olarak görmek, özellikle eşitlik temelinde hareket ederek toplumsal güveni yeniden tesis etmektir. Umut hakkı, sadece cezaevindeki bir bireyin tahliye beklentisi değil, aynı zamanda toplumun adalete ve eşitliğe olan inancını koruyan temel haktır. Bu hakkın kişiye özel ya da devlet çıkarlarına göre uygulanması, sadece mahkûmun değil, toplumun bütününün geleceğe dair umut hakkını yok eder. Bu yüzden bu hakkın uygulanması, hem siyasi iktidar hem de yargı organları açısından ahlaki, hukuki ve tarihsel bir sorumluluktur."
MA / Fethi Balaman