ÖHD’den Antalya cezaevleri raporu: Tedavi hakkına engelleniyor 2025-06-20 12:05:26   ANTALYA - ÖHD Antalya Temsilciliği, 2025 yılının ilk beş ayına ilişkin cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair rapor hazırladı. Raporda ceza içinde ceza yaşatıldığına işaret edilerek tutsakların sağlık hakkından yararlanamadığını belirtti.    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Antalya Temsilciliği, 2025 yılının ilk beş ayına ilişkin kentte ve yakınında yer alan 5 cezaevinde yaşanan ihlallere ilişkin rapor hazırladı. Rapora göre, Antalya ve çevresindeki cezaevlerinde tutulan tutsaklar sağlık hizmetlerine erişimde ciddi engellerle karşılaşıyor. ÖHD Antalya Temsilciliği Hapishane Komisyonu üyesi avukatlar tarafından hazırlanan rapor; tutuklulardan gelen doğrudan başvurular, mektup ve faks yoluyla iletilen şikâyetler doğrultusunda Antalya Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi, Antalya S Tipi, Manavgat S Tipi, Burdur Yüksek Güvenlikli ve Alanya L Tipi Kapalı cezaevlerine yapılan ziyaretlerde elde edilen gözlemlerden oluşuyor.   'HASTANE SEVKLERİ GECİKİYOR'   Raporda, Antalya Yüksel Güvenlikli Cezaevi’nde 16, Antalya S Tipi’nde 11, Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 19, Manavgat S Tipi’nde 10 ve Alanya L Tipi’nde 6 tutsakla ile görüşmeler gerçekleştirildiğine yer verildi. Tüm cezaevlerinde ortak şekilde dile getirilen en temel sorunlardan birinin hastaneye sevklerdeki gecikmeler ile sevk işlemlerinin jandarmanın “müsaitliğine” göre belirlendiğinin dikkat çekildiği raporda, kişinin sağlık durumu ya da hastalığının aciliyeti gibi kriterlerin dikkate alınmadığını, diş hastanelerine sevklerde ise bekleme süresinin daha da uzun sürdüğü ifade edildi.   'REVİRDE TEK DOKTOR, YETERSİZ MUAYENE'   Revir hizmetlerinin de ciddi aksamalarla yürütüldüğüne değinilen raporda, tutsakların haftalarca revir sırası beklediklerini, cezaevinde yalnızca tek bir doktorun bulunduğunu ve bu doktorun da çoğu zaman kurumda olmadığını, mevcut muayenelerin ise yüzeysel ve yetersiz olduğu belirtildi. Raporda, acil kullanım gerektiren ilaçların zamanında verilmediği, kronik hastalığı tutsakların sürekli kullanmak zorunda olduğu ilaçlara erişimin geciktirildiği ve bu durumun hastalıkların ilerlemesine ve tedavilerin etkisiz kalmasına yol açtığına işaret edildi.   TEK VE ÇİFT KELEPÇE UYGULAMASI   Raporda; tutsakların aktardığına göre, Antalya Yüksek Güvenlikli, Antalya S ve Burdur Yüksek Güvenlikli,  tek kelepçe; Manavgat S ve Alanya L Tipi Cezaevlerinde ise çift kelepçe uygulaması sürdürldüğü, bu uygulamaların özellikle hastane sevklerinde tutukluların fiziksel hareket alanını kısıtladığı ve tedavi sürecine olumsuz yansıdığına yer verildi. Raporda en dikkat çeken hak ihlallerinden biri ise Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yaşanıyor. Tutsaklar, hastaneye sevk edilmek için "ağız içi aramaya" zorlandıklarını, bu uygulamayı kabul etmeyenlerin hekime erişemediğini, "ağız içi arama" dayatmasının, hastalığın aciliyeti gözetilmeksizin her defasında zorla uygulandığı belirtildi. Raporda ayrıca çok sayıda tutsağın infazının uzatıldığına işaret edilerek, H.Ç., M.K., N.Ç., S.A. ve A.Y. gibi tutsakların infazlarının da ertelendiğine yer verildi.    'KÜRTÇE MEKTUBA ENGEL'   Raporda ayrıca Kürtçe mektupların ya geç teslim edildiği ya da "kayboldu" denildiğini, cezaevinden gönderilen mektupların ise bir cümle ya da bir paragraf üzerinden "sansürlenmesi" nedeniyle gönderilmediği aktarıldı. Raporda su erişimin kısıtlı olduğu, çoğu cezaevinde günlük 50 litre sıcak, 150 litre soğuk suyu ile sınırlandırıldığı, suların kireçli olduğu ve hijyen malzemelerinin yetersiz ve pahalı olduğuna dikkat çekildi.    TALEP VE ÖNERİLER SIRALANDI   ÖHD raporda ayrıca talep ve önerilerini şöyle sıraladı:    "* Ceza yasal ve uluslararası mevzuat evrensel hukuk ilkeleri ile birlikte göz önüne alındığında; kurumlarımıza gelen başvurular sonucunda tespit edilen işkence yasağı, sağlık ve tedavi hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü ihlallerinin sebebi olan hapishane idaresi ve personeli uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.   * Hapishanelerin kanunda belirtilen standartlara uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve özelde ceza tevkif evleri genel müdürlüğünün taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve insan haklarına uygun olarak koşulların düzeltilmesi gerekmektedir.   * Hastane sevklerinde ağız içi araması uygulaması gibi tacize varan aramaların yapılması ve mahpusların bu uygulamaları kabul etmemesi sebebiyle hapishane idarelerince aylardan beri onlarca hasta mahpusun hastane sevkleri engellenmektedir. İnsanlık onuru ile bağdaşmayan ağız içi arama uygulamasına ve diğer yasaklı arama usullerine derhal son verilmeli, hasta mahpusların hastaneye sevkleri sağlanmalıdır.   * Çıplak arama, ağız içi arama, ayakta nizami sayım, tecrit gibi insan onuruna aykırı tüm uygulamalara hapishane idarelerince yasal kılıflar bulunduğu, mevzuatın bu anlamda kesin yasaklar içermediği, aksine yoruma açık ve belirsiz düzenlemeler içerdiğinden hapishane idaresine bu tür uygulamalar yönünden kolaylık sağladığı anlaşıldığından infaz yasasında yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir.    * Ağır hasta mahpusların yaşamlarını tek başına idame edememelerinden kaynaklı olarak serbest bırakılarak infazlarının ertelenmeli, tutuklu olanlar serbest bırakılmalıdır.Kelepçeli muayene, ring aracında kelepçeli yolculuk gibi Adalet Bakanlığı dışındaki kurumları ilgilendiren ve “güvenlik” gerekçelerinin insan onurundan ve temel insan haklarından üstün tutulduğu uygulamaları önleyici yasal değişiklikler yapılmalıdır.   * Mahpusların hapishane koşullarında sosyalleşebilmesi, infaz sürelerinde sosyal ilişkilerden kopmamaları, bedensel ve ruhsal sağlıkları açısından ortak alan faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamalıdır.   * Mahpusların yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi sağlanmalı, vitamin takviyesi yapılmalıdır. Bunun yanı sıra gerek hasta mahpusların gerekse de diyet beslenen/ vejetaryen beslenen mahpusların yemek düzenlerine dikkat edilmeli, yememeleri gereken yemekleri, gıdaları tüketmeleri noktasında baskı ve zorlama yapılmamalı, buna dair yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir.    * Cezaevlerinde düzenli ve yeterli sayıda sağlık personelinin bulunması (sayının arttırılması) sağlanmalıdır. Mahpusların sağlık kurumlarına ve hastanelere ring araçlarıyla değil; daha hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla taşınması sağlanmalıdır.   * Birçok hapishane de en temel ihtiyaçlardan olan su ihtiyacının uzun süredir çözümlenememesi sağlığa erişim hakkının ihlali boyutuna varmıştır. Mahpusların kişisel temizliği için acilen hijyen malzemelerine ücretsiz olarak erişimi sağlanmalı öncelikli olarak su sorununun çözülmesi gerekmektedir.   * Hapishanelerde kalan mahpusların sağlıklı bir ortamda kalmaları için gerekli temizlik araçları kendilerine verilmeli; olası hastalıkları ve salgınları önlemek amacıyla temizlik ve sağlık konularında titiz davranılması gerekmektedir.   * Mahpusların iletişim ve yazılı başvuruları konusunda yaşadıkları sorunların çözümü sağlanmalı, hapishanende yaşanılan olağanüstü durumlarda (son süreçte cezaevlerinde yapılan sevk/sürgünler ve bulaşıcı hastalıklar vb.) aile ve avukatlarına sağlıklı iletişim kurabilmelerinin koşulları oluşturulmalıdır.    * Mahpuslara ve ziyaretçilerine ulusal ve uluslararası mevzuatın gereği olarak insan onuruna yaraşır bir muamele gösterilmeli; güvenlik gerekçesiyle dahi olsa hapishane girişlerinde yapılan aramalar onur kırıcı olmamalıdır. Söz konusu uygulamayı gerçekleştiren personeller hakkında yasal işlemler ilgili hapishane savcılığıyla gerçekleştirilmelidir.   * Nakil, disiplin cezaları, haberleşme hakkı gibi pek çok konuda Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği her bir ihlal kararı gözetilerek yeni hak ihlallerinin önlenmesi için kalıcı düzenlemelere gidilmelidir.   * Koşullu salıverilmelerin engellenmesine neden olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmalı, lehe kanun ilkesi uygulanmalıdır. Yürürlükteki 'iyi hal' kriterleri belirlenmeden önce hükümlülerin cezaevindeki koşulları hakkaniyetle tespit edilmeli, 'iyi hal' değerlendirmesi yapmadan önce cezaevlerinin insan onuruna uygun fiziki ve sosyal koşulları yaratılmalıdır. 'Terörle Mücadele Kanunu' gibi ayrımcı yasalarla cezaevine konulmuş kişiler 'ıslah edilmesi gereken suçlular' olmadığından, infaz yasaları gibi ceza yasalarının ve yargılamalarının da düşman ceza hukuku mantığından uzaklaşması gerekmektedir.   * Antalya’daki Hapishanelerindeki ağır hasta tutsakların durumlarının izlenmesi ve artarak derinleşen hak ihlalleri ve işkence uygulamalarının önlenmesi için ulusal ve uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde “bağımsız” denetim mekanizmalarının oluşturulmalıdır. Ayrıca söz konusu kapalı ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerine karşı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesini (CPT), Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığını, TİHEK ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun harekete geçmesi gerekmektedir."